23 Şubat 2011 Çarşamba

İşteeeee, Moliii veee Olaaaaf!

İtiraf ediyorum, yine hastaydım hatta hala hastayım. Neyse ki ekrana bakabilecek kadar düzeldim. Öncelikle size evimize geleli neredeyse iki hafta olan dünya sevimlisi iki karakteri tanıtmak istiyorum.
İşteeeee, karşınızda da da da da... Moliii ve Olaaaf!...
             
Bir Dolap Kitap’tan sevgili Banu’nun kendi şirinliğini aynen yansıttığı bu iki sevimli karakterle ilk kez Dolap’ta tanışmıştık. Bütün anneleri pek bir heyecanlandıran kitap çekilişinden sonra Banu’nun cincücebobinhizmetleri başlıklı bloguna bakarken yine gördüm onları. “Amanin, bunlar ne güzel olmuş” derken, öğrendim ki Banu işini bırakmış ve bu karakterleri çizmeyi kendine iş edinmiş. Ne kadar da iyi etmiş. Hiç durur muyum, tabii hemen iki tanesini (bkz. resimler) beğenip aldım, Selin’in odası için.
             
Bir kaç gün sonra Selin eve gelip yatağının üstündeki paketi görünce pek bir helecanlandı. “Anne bu ne, hediye mi bana?” derken paketi açmıştı bile. Resimleri o kadar beğendi ki, bakıp bakıp kahkahalar attı. Yatana kadar onlarla konuşup odasını, oyuncaklarını, kitaplarını tanıttı. O gece Moli, Olaf ve Selin birlikte koyun koyuna uyudular. Ancak derin uykuya geçtiğinde elinden alabildik resimleri.

Banu’nun bloguna mutlaka bir bakın, derim. Eminim siz de kuzucukların odalarına uygun bir "Moli ve Olaf" bulabilirsiniz.

Bu arada için rahat olsun, Banucuğum. Selin, Moli ve Olaf’a çoook iyi bakıyor. Her sabah “günaydın Moyi, günaydın Oyaf” diyerek güne başlıyor. Bir de bazen yatmadan önce "bu akşam şu tipakı seçtim (bu sırada kitaplığın üstündeki resme seçtiği kitabı gösteriyor). Annem okuyken siz de dinyeyin bakayım!" demesi yok mu?:)

21 Şubat 2011 Pazartesi

Bugün Dünya ANADİL Günü

Yazının başlığından da anlaşılacağı üzere, blogumun yapısına uygun olmadığı için burada yayınlayamadığım, bugünün mana ve önemine dair yazdıklarımı Alternatif Anne'de okuyabilirsiniz. 

"Yazıya başlarken, başka anaların dillerini çocuklarının da kendilerinin de özgürce konuşabilmesi gerektiğine olan inancımı tekrarlamama gerek yok, elbet. Bu inancımı her gün tazeleyen şey de, kendi anadilimizi kullanmaktan gitgide ne kadar uzaklaşmaya başladığımızdır. Bu tespiti, uzak ya da yakın içinde yaşadığımız toplumun geçirdiği değişimin doğal bir sonucu olarak görüp “E, olacak tabii. Dil yaşayan canlı bir varlıktır, değişir, değişmelidir...” gibi klasik laflara sığınmak artık mümkün olmadığı için önemli görüyorum." Devamı burada 


LinkWithin

Related Posts with Thumbnails