26 Haziran 2009 Cuma

Çıtır Simit’te Bir Gün

Gecikmiş yazılarıma devam ediyorum. Takip eden haftanın Cumartesi günü yani 13 Haziran'da Çıtır Simit’te kızlar buluşması yaptık. Yolda benzin almak için durduğumuzda Selin’in, Neslihan’ın saçlarını toplamasına itiraz etmeyip, tokayı çıkarmamasını havanın aşırı sıcak olmasına yorduk:) Kızlar fıskiye modeli saçlarıyla pek bir şirindiler.
Çıtır Simit sürprizli bir yer. Yoldan bakıldığında arkada tavukların, tavus kuşlarının, ördeklerin özgürce gezdiği şahane bir bahçe olduğunu tahmin etmek mümkün değil. Ağaçların altında geniş bir masa bulunca başladık sohbete. Sohbet konusu bize kalsın sadece çok rahatlatıcı olduğunu söylemekle yetineceğim.
Kızlar önce ısmarladıklarımızdan yiyip, yemediklerini masaların arasında dolaşan güvercinlere ve tavuklara attılar. Sonra biraz etrafta dolandılar. Salıncağa binip kaydıraktan kaydılar. Munise’m kaydırağın yüksekliğinden biraz korktu. Yerimize döndüğümüzde Meleğim burada da bir ilki gerçekleştirdi ve üzüm yedi. Yerken nasıl kendinden geçtiği Neslihan’ın şaşkınlık ifadesinden anlaşılıyordur herhalde.
Elbette yine güzel ve eğlenceli bir gün geçirdik birlikte.

24 Haziran 2009 Çarşamba

Kediler, Köpekler ve Bebekler...

Ertesi gün yani 7 Haziran pazar günü, Panora’daki kedi köpek yarışmasına gittik. Ben hayat tarzı ve dünya görüşü itibariyle her tür güzellik, yetenek, en bilmem ne vs. yarışmalarını luzümsuz bulan biriyim hatta bu tür yarışmaların katılanlara ister manken, ister güzel bir genç kız isterse kedi köpek olsun, bir çeşit eziyet etme yöntemi olduğunu filan düşünüyorum. Bazı yarışmaların, sistemin dişlileri arasından yorulmadan, emek harcamadan çıkmanın zahmetsiz yolu olduğu da aşikar.
Bu yarışmaya da yarışma kısmıyla hiç ilgilenmeyerek, Meleğim kedileri köpekleri yakından görüp sevsin, mümkünse okşasın ve köpeklere biraz daha alışsın diye gittik. Mira ve Ada’yı beklerken önce uzaktan köpekleri seyrettik, önümüzde duran köpeklerin iri cüsseli olmasından biraz ürkünce kedilerin yanına gidelim dedik. Selin’in Pakize dolayısıyla kedileri tanıdığını ve onların yanında daha rahat olduğunu bu sırada farkettim. Kedileri sevmek konusunda daha cesaretliydi bebeğim. Bilhassa yanına gittiğimiz ilk kedi son derece uysal ve kendini sevdiren bir kedi çıkınca bebeğim daha da bir rahatladı. Himalaya cinsi Pırtık adındaki bu kedinin biz yarışmadan ayrılırken birinci ilan edildiğini duyduk.
Mira ve Ada gelince köpeklerin yanında durduk daha çok. Her ikisi de köpeklerle büyüdükleri için Selin’den daha rahatlardı. Kızlar ellerindeki Umur’un yaptığı limonlu kurabiyeleri köpeklere kaptırmamak için bayağı bir gayret sarf ettiler:) Tüm çirkinliğine rağmen üçümüzün de ‘ne güzel bir köpek’ dediği Fransız Buldog’una Selin bile korkmadan elini uzatabildi. Çok sakin bir köpekti. Meğerse bu cins köpekler, bebeklere göz kulak olmalarıyla ünlüymüş. Sonuçta pazar gününü, arkadaşlarımızla birlikte ve Meleğim cins cins köpekleri yakından görebildiği için gayet eğitici bulduğum bu faaliyetle geçirmiş olduk.

23 Haziran 2009 Salı

Lozan Parkı yerine ODTÜ’nün Bahçesi

Bebişlerin ikinci ODTÜ buluşması, aslında kalabalık bir grup olarak Lozan Parkı’nda buluşma planının cumartesi sabah çeşitli aksilikler sonucunda bozulmasıyla gerçekleşti. Biz varana kadar sevgili Ada’nın ODTÜ’nün kapısında arabada uyuya kalması üzerine Umur eve dönünce, günü Neslihan ve Zeynep’le birlikte, eğlenerek geçirdik. Zeynep herkesle daha doğrusu her şeyle tanışma günündeydi. Zeynep önde Neslihan arkada ODTÜ’nün bahçesinde adım atılmadık yer bırakmadılar. Mavişim sadece yemek yemek ve meme emmek için Neslihan’ın kucağında durdu. Bir ara Zeynep annesinin memesine yapışınca Selin’in “a aaaa!”diyerek şaşırması ve Zeynep’in utanarak meme emmekten vazgeçmesi günün olayıydı.İkinci olay ise, Meleğimin kumpiri iç dış ayırmadan kabuğuyla yemesiydi. Tam o sırada, yaklaşık 1,5 yıl yan yana dairelerde oturduğumuz kapı komşumuz Özgül, tatlı kızı Melissa Bilge’yle birlikte masamızın önünden geçiyordu. Hemen buyur ettik ve tabii çocuk yetiştirmek üzerine koyu ve hoş bir sohbete daldık. Bu arada Melissa elindekiyle balon yapmaya başlayınca bebeğim, yüzüne gelen balonlara hiç aldırmadan kahkahalar attı. Özgül’ün kucağında otururken de meyve suyunun kamışını kutunun üstündeki deliğe sokup çıkararak kendi kendine oyun yarattı. Öyle ciddiydi ki gülmeden edemedik. Bu esnada Zeynep’le Neslihan’ın bahçe turlarına devam ettiğini yazmama gerek yok herhalde:)
Üçüncü olay Meleğimin hayatının ilklerinden biri olarak Neslihan’ın getirdiği kirazlardan yemesi ve ilk iki kirazın çekirdeklerini yuttuktan sonra diğerlerinin çekirdeğini çıkartmak gerektiğini ben söylemeden akıl etmesiydi.
Neşeyle başlayıp neşeyle bitirdik günü.

22 Haziran 2009 Pazartesi

Birikenler

Haftalardır biriken bir sürü fotoğraf ve konu var. Bu yüzden kısa kısa yazılarla ve bol fotoğrafla arayı kapatmayı planlıyorum. İlk olarak taa haziran ayı başında ODTÜ’de Yiğit ve Görkem’le buluşmamızla başlıyorum. Bir kere çok güzel bir gündü. Hava çok aşırı sıcak değildi, hafta içi olduğundan ODTÜ’de kalabalık yoktu ve bebişlerimiz artık birbirlerini tanıdıkları için gayet uyumlu bir şekilde vakit geçirdiler. Biz de Görkem’le yoğun iş hayatının ardından evde çocuk bakan anneliğe geçişimizin yarattığı ruhi daralmalar üzerine kısa da olsa bir iç dökme seansı yaptık. Bana çook iyi geldi. Bebişlerimizin yürümek için delirmeleri ama bir taraftan da ellerimizi bırakmayı reddetmeleri bize de epey bir yürüyüş yaptırdı. Uzun sözün kısası vakit nasıl geçti anlamadık.Bu buluşmanın iki gün sonrasında yine ODTÜ’de akşam üzeri, bu sefer Haziran ayının Happy Hour’u vardı. Epeydir göremediğim arkadaşlarımızı görmek ve bebek/çocuk yetiştirmenin dışında bir şeyler konuşabilmek çok iyi oluyor. Meleğim yine masalar arasında dolaştı durdu. Hatta Kimya Mühendisliğinden bir grup hoca, bölümleri için geleceğe yatırım yaptıklarını iddia ederek:) Selin’i kucaklarından indirmediler. Eline bir parça havuç verilince dünyayı unutan kızım, kendisi hakkındaki bu planlarla hiiiç ilgilenmedi tabii:)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails