Cumartesi akşamının en önemli hadisesi, Meleğimi kendimden biraz uzağa koyup “hadi bebeğim, gel bana gel” dediğimde bana doğru önce 2 sonra 3 adım atmasıydı. Onca yorgunluğuna ve uykudan bayılmasına rağmen bir kaç kere daha parmağıyla “beni oraya koy” işareti yaparak “gel bana gel” yapmamı istedi, hem de çılgınlar gibi kikirdeyerek. Uykusuzluktan dengesini kaybetmeye başladığında kendi başına 7 adım atabiliyordu. Ertesi gün öğlene doğru uyanıp babasının döndüğünü görünce bir heyecanla yürüdü ki 12 adım birden attı. Son üç gündür kesintisiz 20-25 adım atabiliyor, dengesi bozulduğunda veya düştüğünde hiç bir yere tutunmadan hemen toparlanıp yürümeye devam ediyor. Gerçi çok hızla ulaşmak istediği bir şey olursa mesela oyuncak veya bir bardak su, emeklemeye geri dönüyor ama “gel tatlım, yan yana yürüyelim” dediğimde hemen ayağa kalkıp yürümeye başlıyor. Salı akşamı ilk kez biz O’na gel diye seslenmeden kendi kendine ayağa kalkıp bir elinde dişlerini kaşıdığı kalemi, salonun bir ucundan öteki ucuna yürüdü. Ayağının kırılmasıyla yaşadığı travmayı böylelikle atlattı, sanırım.
Bebeklerinin kendi kendine yürümesini isteyen arkadaşlara en önemli tavsiyem, bebişlerini mümkün olduğunca çıplak ayakla yere bastırsınlar. Çorapla parkede veya taşta kayıyorlar ve bu onların kendilerine güvenlerini kırıyor. Ayrıca tabanları güvenli bir şekilde zeminle temas ettiğinde parmak ucunda yürümekten de vazgeçiyorlar. Selin en büyük ilerlemeyi çıplak ayakla yürümeye başlayınca sağladı. Ayağının kırılması sebebiyle bir aya yakın süre sol ayağına tam basamamıştı ve bu yüzden sol ayağıyla hep parmak ucunda yürüyordu. Evet, akşamları biraz gaza maruz kaldık filan ama bence değerdi. Geçen hafta Banu’cuğum, sağolsun, Mira’nın araba şeklindeki yürütecini vermişti. Onun da çok faydasını gördük. Sağa sola yalpalamadan, öne doğru dümdüz adım atabilmeyi bu araba yürüteçle geliştirebildi. Kısacası biz ne yaparsak yapalım -ki aslında bir şey yapmadan yani zorlamadan sadece beklemek gerekiyor-bebekler kendilerini tamamen hazır hissettiklerinde yürüyorlar. Hiç kendinizi üzmeyin ve dertlenmeyin. Her biri küçük birer Homo Sapiens* olduklarına göre, günü geldiğinde yürümek gerektiğini elbet akıl edeceklerdir. Esas iş, bundan sonra başlıyor...
*Homo Sapiens (Latince) : Düşünen İnsan