19 Mart 2010 Cuma

Selin’in Kitaplığından...-7

Bu hafta sıra, T. İş Bankası Yayınları’nın Okul Öncesi serisinden YATAKTAN DÜŞEN AYICIK kitabında. Julia Donaldson’ın öyküsünü Anna Currey resimlemiş. Yatağından düşen bir pofuduk ayıcığın yatağına dönene kadar odadaki oyuncaklarla yaşadığı heyecanlı ve eğlenceli dakikaları anlatıyor. Çizimler çok ama çok sevimli. Öykü 3 farenin yardım teklif etmesiyle başlayıp 4 arabayla gezmeleri, 5 yıldızı seyretmeleri, 6 bebekle çay içmeleri, 7 trolle (?) boğuşmalarıyla devam ediyor. 8 balonla uçmaları, 9 kurbağanın şarkı çalıp söylemesi, pofuduk ayıcığın 10 küçük kutuyu kullanarak yatağa tırmanması ve nihayet küçük kızın onu tekrar yatağına almasıyla bitiyor. Kitabın tek olumsuz tarafı cildi çok kalın olmasına rağmen içindeki sayfaların fazla ince olması. Okul öncesi yaşlarda olan çocuklar için bile sorun olabilir. Çünkü sayfalar kuşe kağıt olduğundan sıklıkla birbirine yapışıyor. Selin bu yüzden sayfaları çevirmekte biraz zorlanıyor ve bana çevirtiyor. 1, 2, 3 dışındaki rakamları pek tanımadığından öyküyü dinlemek yerine bilhassa kalabalık sayfalardaki çizimlere uzun uzun bakarak “tücüt ayii (küçük ayı)”yla başlayan kendi öyküsünü anlatıyor:)

14 Mart 2010 Pazar

Dolu Dolu Hafta Sonu

Evimizin babası bir konferansa katılmak üzere cumartesi günü sabahın köründe Kahire’ye gidince biz de bu hafta sonu kendimizi sokaklara vurduk. Cumartesi günü Binbir Çiçek Çocuklar Evi’ndeki mutat Orff Müzik/Ritm dersine gittik. Kızlar yine acayip eğlenip yavaş yavaş bir şeyler öğrenmeye başladıklarını gösterdiler. Onlarla birlikte biz de çok eğlendiğimizden tabii fotoğraf çekmeyi yine unuttum.
Oradan Banu'lara gidip kızlara bir şeyler yedirelim ve Ankara’ya gelen sevgili Naile’yi görmek üzere Burcu’nun organize ettiği Kukla Kebap buluşmasına katılalım dedik. Tabii Banu’lardaki yemek yedirme seansına kitap okuma ve oyun oynama faslı da eklenince Kukla Kebap’a biraz geç vardık. Benim daha yeni dolduğunu sandığım doldurulabilir pillerim Banu’ larda sadece 3-5 poz çekmeme müsaade edince Naile’yle buluşmamızda hiç fotoğraf çekemedim. Eve gidince ilk işim pilleri doldurmak oldu.
Ertesi gün sabah ufak bir giysi krizi yaşadık. Meleğim artık giysilerini kendisi seçiyor fakat ne var ki seçtiklerini giymek istemiyor. Blöfçü anneyi oynayarak “gitmeyelim öyleyse” dedim. Önce hafiften sevinerek başını olur anlamında salladı. Ben “ama ne Zeynep’i ne Mira’yı ne de Ada’yı görebilirsin. Onlar tiyatro seyrederken sen de evde kendi kendine oynarsın o zaman”deyince hemen toparlanıp kıyafetlerini giydi(rdi) ve geç te olsa evden çıkabildik.
Pembe Kurbağa Tiyatrosu’na Masallara Yolculuk oyununa gittik. Selin için ilk olduğundan tepkilerini çok merak ediyordum. Oyun başladı ve gözlerini ayırmadı. Ali Nihat Bey’in çocuklara söylediği hemen her hareketi yaparak oyuna katıldı.
Sonlara doğru herkese kurabiye ikram edilince oyun piknik havasında bitti. Güle oynaya oradan ayrıldık. Şahsen 3 yaşın altında çocuğu olan bütün annelere tavsiye ederim. Oyun hepi topu yarım saat sürüyor ama bu yaş grubu için çok uygun bir süre, bence. Altı haftada bir oyun değişiyor ve Nisan ayında da yeni bir oyun başlayacak. Buradan Ankara’daki annelere şimdiden haber vermiş olayım.
Oradan Ankaralı Nurturia anneleriyle buluşmak üzere Tunalı’daki Ceviz Cafe’ye gittik. Geçen hafta buluşmaya niyetlenip yapamamıştık, bu haftaya kısmetmiş. Çocukları yedirmekle meşgul olduğumuzdan kısa sorulara gayet kısa cevaplar vermek suretiyle bir kaç laf edebildik. Zeynep’le Selin bir gün önceki yoğun program yüzünden öğlen uykusunu atladıkları için hafiften huysuzlanmaya başlayınca müsaade isteyip kalktık. Meleğim eve varınca hemen uyudu. Ben de fırsattan istifade bu yazıyı yazabildim:))

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails