10 Kasım 2009 Salı

Larenjit - Harnup Pekmezi, Zencefil ve Deniz Kadayıfı


31 Ekim cumartesi günü sabah uyandığında, her gün 3 paket sigara içenlerin boğuk boğuk çıkan sesleri gibi bir sesle anne! diye seslendi, Meleğim. Teoman da, ben de “bu ne şimdi?” deyip takibe başladık. Ateşini ölçtük, azıcık yüksek, 38’in biraz üstünde ama ben 39’u görmeden telaşlanmayan annelerdenim. Neyse istisnai günlerden biriydi, çünkü aylardan sonra şehre inecektim (evet, biliyorum, burada böyle denmiyor ama ben Ankara’da yaşayan bir garip İstanbulluyum). Toparlanıp Kızılay’a gittim, tam da girip çıkamadığım aktardan aldıklarımı son kez gözden geçiriyordum, telefon çaldı. Teoman “Selin böğürürcesine öksürüyor ve yediklerini çıkardı” dedi. Ben de ateşi yükselir belki tedbirli olayım diye Ayça’nın şu yazısında yazdıkları da dahil olmak üzere, yok biberiye yağı, yok zencefil, yok adaçayı, yok harnup pekmezi derken düzdünya şey almışım. Aktardaki sempatik genç kadın konuşmamı duymuş olacak ki “ben size deniz kadayıfı vereyim en iyisi” dedi. Nasıl yapacağımı da anlattı bir güzel. Evi arayıp son durumu öğrenince, alelacele İş Bankası Kültür Yayınları’nın dükkanına daldım, biriciğimin önceden belirlemiş olduğum kitaplarını da aldım ve iki elimde de çevreye saygılı dopdolu alışveriş çantalarım, dönüş yoluna koyuldum. Seçtiğim kitapları, Selin’in tepkilerini, ilgisini ve tabii eleştirilerimi başka bir yazıda anlatacağım.
Eve geldiğimde ateşi bayağı yükselmişti Meleğimin. Önce hemen muhteşem karışımımı hazırlayıp verdim. Ne mi var bu karışımda? 1 dolu tatlı kaşığı harnup (keçiboynuzu) pekmezi, 1 silmenin silmesi çay kaşığı toz zencefil, 1 çay kaşığı toz tarçın, 1 dolu çay kaşığı ince çekilmiş ceviz. Zencefil biraz kuvvetli geldi bana, yemez diye çekindim. “Kızım, gel çikolata yiyelim”dedim, heyecanla koşarak yanıma geldi. Şöyle çay kaşığının ucuyla verdim. Bir güzel yalana yalana yedi, sonra ağzını kocaman açıp “daha daha”dedi. Çikolata derken Meleğimi kandırdığımı sanmayın, çünkü keçiboynuzunun tadı aynen kakaonun tadı. Başta alerjik astım olmak üzere nelere iyi geldiğine dair internetten bilgi edinmek mümkün. Pekmezinin nelere iyi geldiğini de şuradan öğrenebilirsiniz. Bu karışıma zencefili, göğsünü yumuşatıp öksürüğünü kesmesi için, tarçını da ateşini düşürmek için koydum. Cevizin faydaları ise artık herkesin malumu.

O akşam cesaret edip deniz kadayıfını yapamadım. Aynen yosun kokuyordu. Biraz araştırayım istedim. Munisemin giderek yükselen ateşini düşürmek için bir de Ayça’nın oğluşuna yaptığı soğan+bal formülünü uygulayayım dedim. Ama olmadı, Meleğimde maalesef işe yaramadı. Ne öksürüğünü kesti ne de ateşini düşürdü. Halbuki böyle doğal ilaçların faydası olduğuna çok inanan biriyim. En son gece ateşini 39.7’de görünce I..fen şuruptan vermeye başladım. Ertesi gün (pazar günü)ateşi 37.5-38.5’lerde seyretti. Bu arada “muhteşem çikolata”dan 3 öğün birer çay kaşığı verdim. O gece ateşi tamamen düştü. Fakat öksürük günde sadece 5-6 kere kriz şeklinde gelmeye ve en son yemek borusunda kalan ne varsa dışarı atmaya devam ediyordu. Artık “daha fazla uzatmayayım, nihayetinde beğenmezse yemez ama ben de denemiş olurum” dedim ve şöyle bir avuçtan az deniz kadayıfını bir kase içinde suyla ıslattım. Gece buzdolabına koyup, suda bıraktım. Sabah 2 su bardağı sütün içine deniz kadayıfını koydum. İşin püf noktası tam da burada. Suda ıslattığınız deniz kadayıfını aynen o suyla birlikte süte katıyorsunuz. Önceden deniz kadayıfını ıslatmak için koyduğunuz suyun baklava şerbeti kıvamında koyulaştığını göreceksiniz. Karıştırarak muhallebi yapar gibi pişirdim ve 5 dakika kadar kaynatıp çok fazla ezmeden tel süzgeçten geçirdim. Daha fazla süt koyup sahlep niyetine içmek te mümkün. Ilınınca içine bal koyup bir küçük kase kadar yedirdim.
Öğlene doğru doktora gittik, boğaz kültürü yaptırdık. Büyük ihtimalle larenjit, dedi doktor. Hemen gidip soğuk buhar makinesi aldım. Bu aralar ihtiyacı olan varsa diye yazıyorum, Praktiker’de 39,90.-‘a Sinbo marka makinelerden satılıyor. Akşamüstü bir kez daha o muhallebiden bu sefer içine elma rendeleyerek ve yine balla yedirdim. Ertesi gün sabah taze taze tekrar yaptım ve yine balla yedirdim. Bu arada boğaz kültürünün sonucunu aldık, bir şey çıkmadı. O gün sadece 2 kere öksürdü ama neyse ki kusmadı. Sonraki gün sadece bir kere hafifçe öksürdü ve bir daha öksürmedi. Deniz kadayıfı işe yaradı ve öksürüğü tamamen kesildi. Lakin nefesindeki hırıltı devam edince yine doktora koştuk ve film çektirdik. Filmden anlaşıldı ki, evet, larenjit olmuş bebeğim. Neyse, doktor öksürüğü için günde 3 kere ½ ölçek P....ron verdi ama zaten öksürüğü bitmişti. Bu arada her gece yatmadan önce ve her sabah kalktığında çamaşırlarını değiştirirken göğsüne biraz sulandırdığım biberiye yağını sürdüm. Sonrasında 2-3 gün Banucuğumun verdiği Vicks'in bebekler için olan merhemini kullandım. Çok faydalı olduklarını düşünüyorum.
Sanırım her annenin içine şefkatini kattığı kendine göre bir büyücü çayı var:) Her gün 2 kere de ıhlamur, kuşburnu filan gibi çeşitli bitkilerden yaptığım şifa çayımdan içirdim kızıma. Bunun yanı sıra sürekli ılık su verdim, boğazı kurumasın, hep nemli kalsın diye.

Bütün bu süre boyunca ilk defa bu kadar şiddetli öksürdüğü ve bazen kustuğu için dehşet içinde kaldı ve ilk gün her öksürükte ağladı. Bilhassa gece uyanmak gibi bir huyu olmadığından öksürük kriziyle uyanınca ambale oldu ve uykusu bölündüğü için biraz ağladı. Ama ilgisini hemen dağıttığımız için olsa gerek, çabucak sakinleşip oyununa ya da kitabına döndü. Sonraki günler sadece suratını ekşitmekle yetindi. Patricia Kaas sesiyle bir şeyler anlatmaya ve heyecanlanınca bağırmaya devam etti ve tabii enerjisinde en ufak bir azalma olmadı.
Bugün itibariyle hırıltıları kesilmiş durumda, sesi de neredeyse tamamen düzeldi. Arkadaşım Aysun geçmiş olsun demek için aradığında hatmi çiçeği çayından yapıp içirmemi önermişti. O da öksürüğe çok iyi geliyormuş. Ben öksürüğü kesilince denemedim. Önümüz kış, dilerim hiç birimizin ihtiyacı olmaz, hele ki bebeklerimiz için. Ama yine de aklımızda bulunsun diye yazıyorum. Okuduklarıma göre şahane bir balgam söktürücüymüş, deniz kadayıfı. Üstelik öksürtmeden, göğsü yumuşatarak yapıyor bu işi. Aşağıda internetten bulduğum çok detaylı bilgiler var. Üstelik öyle pahalı bir şey de değil. Hoş, bebişlerimize iyi geldikten sonra kaç para olduğunun ne önemi var.
Bu hastalıkla beraber ailecek vücudumuzun bağışıklık sistemini güçlendirmemiz gerektiğine karar verdim. Burcu’nun şu yazısında önerdiği kuşburnu pulpunu her sabah harnup pekmeziyle karıştırıp bir kaşık yediriyorum. Yine muhteşem çikolatadan -bu sefer tarçınsız- günde 3 kere birer çay kaşığı vermeye devam ediyorum. Gün içerisinde gidip gelip atıştırsın diye sehpasının üstündeki kaseyi mümkün olduğunca organik olanlarından dut kurusu, gün kurusu kayısı, fındık, ceviz ve bademle dolu tutuyorum. Öğlen uykusundan uyanınca da taze sıkılmış meyve, sebze suyu içiriyorum. Başka önerisi olan varsa ve paylaşırsa hepimize faydalı olur kanaatindeyim.

Biraz önce fark ettim ki neredeyse bir ay olmuş bloga yazmayalı. İlk iki hafta ataletle karışık zamansızlıktan, son iki hafta ise Meleğimi iyileştirmeye çalıştığımdan, nasıl geçti anlamadım. Bu arada Gülüş’le Banu’yu nihayet tanıştırabildim. Gülüş geçen hafta iki numarasına kavuştu ama hala gidip göremedim. Elimdeki redaksiyonu bir türlü ve aslında doğal olarak bitiremedim... Korkarım bu listenin sonu hiç gelmeyecek:)

------------------------------------------

Deniz Kadayıfı(Chondrus crispus)
Bileşimi, Brom, iyot, potasyum, sodyum, magnezyum gibi mineraller ile müsilaj ve karbonhidrat. Etken Maddesi- Maddeleri:%70-80 müsilaj(karrageenan),%10 protein,iyot,mineral tuzları,vitamin A ve B.
Kullanılan Kısımları:Tallus kısmı(Kırmızı su yosunu)(Carrageen).
Şifaları; Halk arasında göğüs yumuşatıcı ve öksürük kesici için kullanılan yaygın bir etkili bitkidir. Ayrıca ishale karşı da kullanılır. Müsilajın yumuşatıcı etkisi ülserin tahriş ettiği dokularda fayda sağlar. Bu etkisi sebebiyle gastrit ve mide ülserinde tedaviye yardımcı olarak kullanılır. Ekspektoran(göğüs yumuşatıcı,öksürük kesici)demülsen ve emoliyen etkilidir. Mide ve duodenum ülserlerini iyileştirir. Emülsiyon yapıcı ve bağlayıcı ajandır.Öksürük ve bronşitte,gastritte ve sistit gibi üriner enfeksiyonlarda, diyarede ve ayrıca eczacılık ve gıda endüstrisinde kıvam verici olarak kullanılmaktadır. Kozmetiklerde cilt yumuşatıcı olarak da kullanılır. Besleyicidir. Solunum yolu şikâyetlerini azaltmakta etkilidir. Göğsü yumuşatır ve öksürüğü keser. Sindirimi kolaylaştırır. Gastrit ve ülserde faydalıdır. Suda kaynatılarak içilir. En sık kullanım alanı nefes darlığı, astım, bronşit ve öksürük gibi solunum yolu hastalıklarıdır. Tıbbi kullanımının dışında geleneksel sanatlarımızdan Ebru'nun hazırlanmasında da kullanımı mevcuttur.
Kullanım Şekilleri;
20 – 25 gram deniz kadayıfını 1 litre su+ ıhlamur veya sütle kaynattıktan sonra temizlenip, günde 3 bardak içilir. 6 gram deniz kadayıfı/gün Çay:Günde 3 çay fincanı da içilebilir. 1-1,5 çay kaşığı(2 g)drog üzerine 1 çay fincanı kaynar su dökülür,10 dakika bekletilir,süzülür. Süt veya ıhlamur ile birlikte kaynatılmasında daha çok fayda olduğu bilinir. Atlas Okyanusu sahillerinde yetişen, yosuna benzer bir bitkidir.
Yan Etkileri-Kontrendikasyonları:Kanı sulandırıcı özelliği nedeniyle antikoagülan ilaçlarla kullanılmamalıdır.
Yetiştiği Yerler(Yayılışı):Avrupa ve Kuzey Amerika'nın Atlantik kıyılarında yaygındır, yurdumuz denizlerinde bulunmaz.(Internetten alıntıdır)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails