2 Eylül 2009 Çarşamba

Cumadan Pazara...

Cuma günü Ada ve annesi Umur’la Panora’da buluştuk. Meleğim kendi kendine yürümeye başladığından beri ayaklarının büyüme hızına yetişmek zor oluyor. Temmuz başında istanbul’dan aldığım iki ayakkabısı da ayağına küçük gelmeye başlayınca acilen bir ayakkabı almamız gerekti. Ada’ya ayağına pek yakışan Crocslardan aldık. Selin’e de Zara’dan mor bir lastik ayakkabı. Denemesi için ayağına geçirip pusetinden indirdiğimde mağaza içinde koşmaya başladı mutluluktan. Biz de Umur’la ayakkabıyla çok rahat ettiği sonucuna vardık:) Sonra Umur ve Ada’ya veda edip Kipa’ya girdik. Bu kadar yolu gelmişken yeni ahşap oyuncaklar gelmiş mi diye bakmasam olmazdı. Her birini sırayla ortaya çıkarmak üzere üç yeni oyuncak aldık. Eve döndüğümüzde saat 14.30’a geliyordu. Çok yorgun olmasına rağmen gündüz uykusu uyumadı.
Akşam yakın dostlarımızla birlikte Çadır Kebap’a yemeğe gittik. Adana Kebabı çok meşhurmuş ama ben acılı yiyemediğim için Urfa yedim ve çok beğendim. Fındık lahmacunu, içli köftesi (sadece haşlıyorlar, yağda kızartılmadığı için çok hafifti) gayet güzeldi. Mama sandalyesi var ve garsonlar bebekle ilgili tüm talepleri öncelikle ve hızla karşılıyorlar. Misal, en önce Selin’in tavuk şişi ve ayranı geldi. Selin yemeğini yedi mi? Tabii ki hayır, önce bizim yediğimiz ne varsa ondan, sonra merakından bir kaç lokma tavuktan yedi. Peki ayranını içti mi? Manasız bir soru, ayrandan yani sulandırılmış yoğurttan bahsediyoruz. Bkz.fotoğraflar:)
Hafta sonu faaliyetlerimiz Selin’in 8.15 gibi çok erken sayılabilecek bir saatte kalkmasını gerektiriyordu. Kolay kolay uyanamaz ve uyandığında huysuzlaşır diye biraz endişeliydim. Fakat Cumartesi sabahı hiç öyle olmadı, gayet kolay uyandı ve huysuzlanmadı ama açılması, kendine gelmesi epey vakit aldı. Sabah 10.30’da başlayacak “oyna ve öğren”aktivitesi için hem şehrin diğer ucuna Gymboree’ye gideceğiz hem de bazı yollar törenler dolayısıyla kapalı olacağından yığılma olabilir diye 09.30’da evden çıktık. Zeynep’le Neslihan’ı alıp yola devam ettik. Tabii ki yollarda yığılma filan yoktu:) Vardığımızda Zeynep’te Selin’de hala tam ayılmamışlardı. Neslihan’la evlerimize uzak yerlerdeki sabah aktivitelerinin kızlarımıza hiç uygun olmadığı tespitini yaptık.
Önce aktivite odalarını gezdik. Selin her bir odayı güzelcene dolaşıp hiç çıkmak istemedi. Daha oyun odasına girer girmez henüz hiç bir şey yapmaya başlanmamış olmasına rağmen eline bir top alıp sevinç çığlıkları attı. Her etabı en son yapan çocuk yine Selin oldu. Önce bütün çocukları tek tek dikkatle ve elbette kocaman bir gülümsemeyle seyretti. Kendini nasıl garantiye alacağını hesapladı ve son olarak belirlenen hareketi yapıp sevinçle etrafta koşturdu. Çok ama mutluydu. Aktivite sırasında fotoğraf çekilmediği için dışarıdaki masanın üzerindeki oyuncaklarla oynarken fotoğraf çekebildik.
Oradan çıkıp Papazın Bağı’na gittik. Oturduğumuz bölümdeki küçük gölcüğün yanındaki iki masaya kurulduk. Tabii ki beklenen şey oldu. Bilhassa Ada’yla Selin’in üstü epey ıslandı ama birincilik Ada’nındı çünkü iki kere kıyafet değiştirmek zorunda kaldı. Mavişim Zeynep uykusu geldiğinden olacak annesinin göğsünden ayrılmadı. Papazın Bağı’ndan ayrılırken Banu’nun bize anlattığı masal kitabını duyunca kitaptaki karakteri taklit eden Miracığım tepeden iki kulak gibi renkli boncuklu tokalarla toplanmış saçlarıyla yine çok tatlıydı. Biz sohbete ve kızların üstünü ıslatmasına o kadar dalmıştık ki fotoğraf çekmeyi unuttuk. Selin dönüşte 15-20 dakika süreyle arabada uyuya kaldı ve eve varınca uykusu dağıldığından gündüz uykusunu yine uyumadı. Akşam saat 21.00’e kadar zor dayandı ve 5 dakikada uykuya daldı.
Pazar günü de Bestekar Sokak’taki “Cafe Lin’s”e gittik. Ramazan dolayısıyla brunch’a ara vermişler. Kahvaltı tabağı çok zengin ve doyurucuydu. Fırından yeni çıkmış küçük kepekli ekmekler ve peynirli, kıymalı poğaçalar da çok lezzetliydi. Yaz dolayısıyla epeydir görüşemediğimiz arkadaşlarla yaptığımız her telden muhabbetimiz de eklenince çok iyi vakit geçirdik.
Selin, sabah yine atta gideceğiz diye pek memnun uyandı ama gerçekten uyanması yani ayılması bir saati buldu. Bunda son 2-3 gündür eve dönerken arabada uyuya kalıp eve girdiği anda öğlen uykusunun bozulmasının ve hepi topu yarım saat uyumasının etkili olduğunu düşünüyorum. Maalesef Pazar günü de aynı şey oldu. 16.30’a kadar ortalıkta dolandı, uykulu uykulu. Alıp hemen yatağa yatırdım ve ben de yanına uzandım. Uyuduğunda saat 17.30’du. 1,5 saat kadar uyudu. Bıraksak daha da çok uyuyabilirdi ama sonrasında gece uyumaz diye uyandırdım. Akşam kesin geç yatar, yine kaldı ütüler diye düşünürken bir baktım mızmızlanıyor. Aman ne güzel uykusu gelmiş dedik, klasik gece rutinimizi yerine getirdikten sonra yattık. Gözünden uyku akıyor fakat bir türlü uyumuyor. Neredeyse ben uyuyacağım Selin’de tık yok. Anlayamadım, yatakta çivi mi var? En sonunda uyudu tabii ama yine uykuya dalması 1 saati buldu. Geç oldu, pilim tükendi. Ütüleri de ne siz sorun ne ben söyleyeyim:)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails