26 Kasım 2010 Cuma

Selin'in Kitaplığından...- 27

Bugün bir sürpriz yapmak ve bir kitap daha tanıtmak istedim. Zaten uzun zamandır da ara vermiştim. Bu kitabı tanıtmak için bu kadar hevesli oluşumun sebepleri var tabii. Birincisi, Selin’in ve tabii benim kitaba bayılmamız. İkincisi, kitabı daha önce ne kitapçılarda ne de internette görmüş olmam. Yeni bir kitap olduğunu tahmin ediyorum. Son olarak kitaba hiç ummadığım bir yerde, İstanbul Modern’de rastladım ve hemen aldım.
KÖPEK BALIĞI KESKİN’i, psikolojik danışman ve Akademi Çocuk’un kurucusu olan Hilal Üsküdar Gürbüz yazmış, Serap Deliorman resimlemiş. Başında sarı şapkası ve yüzünde gülümsemesiyle daha kapağına bakar bakmaz Keskin’i seviyorsunuz. Diğer deniz canlılarının görünce korkup saklandığı ama aslında çok yalnız ve hepsiyle arkadaş olmak isteyen bir köpek balığı. Yine böyle yanlış anlaşıldığı bir gün arkasını dönüp ağlarken rastladığı yaşlı balina -ki o da başında kareli bir şapka ve yüzgecine takılı bir bastonla çizilmiş:) arkadaş edinmek için çaba göstermesi gerektiğini söylüyor Keskin’e. Bunu nasıl yapacağını bilemezken yorgun bir küçük kırmızı balığa rastlıyor ve onu ağzına alıp evine geri götürüyor. Keskin’in ne kadar iyi kalpli olduğunu gören bütün deniz canlıları onunla arkadaş olup, mutlu memnun mesut yaşıyorlar. İnsan “Aah! Keşke bu işler bu kadar kolay olsa” diyor, tabii içinden:)
Kitabın içinde iki sayfa renkli çıkartmalar var. Bu unsur da kitabı almam da etkili oldu çünkü Selin de bir çok yaşıtı gibi çıkartmalara bayılıyor. Bir de son dönemde Nemo ve filmin diğer karakterleriyle yatıp kalkıyoruz. Benim geçen sene Pandora'dan komik bir fiyata aldığım, topu topu dört karton sayfadan oluşan ve her birinde dört esas karakterin anlatıldığı kitapları ingilizce olmalarına rağmen evire çevire okutturuyor. Yalnızca 4 veya 5 kere seyrettiği  Nemo filmini gece gündüz anlattırıp, hoşuna gitmeyen bölümlerde senaryoyu kendince değiştiriyor:)  Filmdeki balık yememek üzere kendini değiştirmeye çalışan köpek balığı Bruce karakterini çok sevdi. Bir de üzerine BBC HD kanalında dönüp duran Okyanuslar belgeselini birlikte seyredince, bütün deniz canlılarına ama özellikle köpek balıkları, balinalar ve yunuslara olan ilgisi daha da katmerlendi. Bu kitapla da arşa erdi:)
Biz kitaptaki çizimleri, renkleri çok beğendik. Hikaye de gayet yalın ve güzel anlatılmış, elbette bir edebi eser değil. Kitapta beni rahatsız eden tek şey metinde geçen ‘ağızında/ağızını/ağızına’ ifadeleri oldu. Güzel Türkçemizde ünlü düşmesi denen bir yazım kuralı var ve bu kurala göre, malumunuz, ‘ağızı/ağzı’na dönüşür. (bk.) Kitabın sonraki basımlarında bu hatayı düzelteceklerini umuyorum. Bir de kitabın herhangi bir yerinde hangi tarihte basıldığına dair bir ibareye rastlamadım.
Kitabı geçtiğimiz pazar günü aldım. O günden beri sürekli Selin’in elinde ve “Keskin’i okuyalım” diyerek peşimde. Okumamız yetmiyor, bir de akşam yatınca karanlıkta kitabı okutturamayacağı için masal formatında anlattırıyor. Kısacası, biz kitabı çok beğendik ve herkese tavsiye ediyoruz.

Not: Kitabın görselini internette bulamadım. Fotoğrafı kendim çekmek zorunda kaldım.

Selin'in Kitaplığından...- 26

Bu kitabı tanıtacağıma dair daha önce söz vermiştim, sanırım. Evet, MÜZİSYEN İNEK SIRMA’dan bahsediyorum. Kır Çiçeği Yayınları’ndan çıkan Geoffroy de Pennart'ın harika kitabından. Ayrımcılık üzerine şimdiye dek gördüğüm en iyi okul öncesi çocuk kitabı.
Kitabın hikayesi kısaca şöyle: Sırma çok iyi piyano çalan bir inektir. Bir gün gazetede büyük bir müzik yarışması yapılacağını okur ve şansını çeşitli orkestralarda denemek üzere şehre gider. Kimi orkestralar otobur olduğu için, kimisi boynuzlarını yeterince gösterişli bulmadıkları için, kimisi aynı aileden oldukları halde rengi farklı olduğu için, kimisi de yeterince şık giyinmediği için Sırma’yı aralarına almaz. Sırma eve dönmek üzere umutsuzca bir kafeye oturur. Ona servis yapan ve aynı zamanda kendisi de bir müzisyen olan köpek Çaka'nın, Sırma'nın mutsuz halini görerek ne olduğunu sorması üzerine sohbete başlarlar ve kendi orkestralarını kurmaya karar verirler. Seçim kriterleri elbette adayların fiziksel özellikleri değil, iyi müzisyenler olmalarıdır. Orkestraya başvuranlar arasında kimler yoktur ki! Tahta bacaklı bir zebra, sıskalığı yüzünden dışlanan bir fil... Yarışmayı hangi orkestranın kazandığı tahmin etmek hiç zor değil tabii:)
Bu kitabı kaç yüz kez evet, katiyen abartmıyorum kaç yüz kez okuduğumuzu bilemiyorum. Bütün bir yaz bu kitabı defalarca okumakla geçti. Selin’in kitapları arasında okunma rekorunu elinde bulunduran Pırtık Tekir ve Yavru Ahtapot Olmak Çok Zor kitaplarına fena halde fark atmıştır diye düşünüyorum.
Selin bu kitapta bir çok müzik aletiyle tanıştı. Nefesliler, yaylı sazlar, vurmalılar ... Neden böyle dendiğini de öğrendi. Sanırım fiziksel olarak ilk tanıştığı ve bayıldığı müzik aleti olduğu için her sayfada ilk önce piyano çalan hayvanı inceledi, yorumlar yaptı. Müzik topluluklarıyla ilgili olarak neden birine oda orkestrası derken diğerine senfoni orkestrası deniyor, aralarındaki farklar nedir, çok basitçe öğrendi. En çok deli danalar orkestrasında avizenin üstünde trombon çalan danaya güldü. Her okuyuşumuzda muzipçe gülerek “hiç piyanonun üstünde dans ediyiy mi anneciim?”diye bıkmadan usanmadan defalarca sordu.
Bir Dolap Kitap’ta bu kitapla ilgili çok hoş bir tanıtım yazısı var. Okumadıysanız mutlaka okuyun, derim. Ben de Banu gibi Sırma’ya aşık, kalbi kırılan öküze bayılmıştım.
Bence her çocuğun kitaplığında mutlaka olması gereken çok önemli bir kitap.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails