7 Şubat 2009 Cumartesi

Meraklı Miniğin Hikayeleri 4

Tabaklar niye burada?
Meraklı Minik yine bir sabah, kahvaltısını edip günlük ev turlarına başlamış. Her zaman olduğu gibi ilk önce mutfağı ziyaret etmiş. O sırada annesi bulaşık makinasına tabakları koyuyormuş. Meraklı Minik önce şaşırarak ‘tabaklar niye burada’ dercesine annesine bakmış sonra da kuruyan çamaşırlara yaptığı gibi tabakları yerinden almaya çalışmış ama gücü yetmemiş. Bunun üzerine kapaktaki küçük su birikintisine uzanmış fakat su miktarı oynamak için yeterli değilmiş. Son çare olarak deterjan konulan kısmı gözüne kestirmiş ama uzanmış uzanmış, parmakları bir türlü oraya ulaşamamış. Yine kafasını kaldırıp annesine bakmış ‘ee, ben nasıl oynicaam ki şimdi bu makinayla’ der gibi henüz ne manaya geldiği annesi tarafından bile anlaşılamayan şeyler söylemiş. Sonra ev turu yaptığını hatırlamış ve koridora yönelmiş. O günden beri ne zaman bulaşık makinasının açıldığını duysa koşarcasına mutfağa doğru emekliyor ve makinanın içine bakmaya çalışıyormuş.

Bu yazıyı meleğimin bileği kırılmadan hemen önce yazmış ve fotoğraflamıştım. Daha fazla gecikmeyeyim, dedim. Bu çarşamba alçıyı çıkaracaklar. Son iki üç gündür rahat hareket edememesi dolayısıyla kızımın artık canına tak ettiğini farkettim. Bu akşam görülmemiş bir zıpırlıkla –ki kod adı MuniSe olan bir bebekten bahsediyorum, alçılı ayağıyla koşarcasına emekleyip ardımdan mutfağa geldi. Meraklı Miniğin Hikayeleri tüm hızıyla devam edecek gibi görünüyor:)

3 Şubat 2009 Salı

Bunların Hangisi Elmaydı Acaba?


Daha önce sevgili Gorki’nin isteği üzerine J. Silberg’in Bebek Oyunları kitabından bir kaç tane oyun yazmıştım. Kitabı okurken bizim alışveriş merkezlerindeki marketlere gittiğimizde yaptığımız şeyin soğuk sıcak versiyonunun, oyunlardan biri olarak yazıldığını gördüm. Kızımla yaptığımız şey gayet basit aslında. Eminim bir çoğunuz bunu zaten yapıyordur.
Markete gittiğimizde bir süre etrafı inceledikten sonra, meyve sebze reyonuna gidiyoruz. Ağzına atmamasına dikkat ederek, her bir meyve ve sebzeyi ama bilhassa az miktarlarda alınan ve kısa ömürlü oldukları için evde/dolapta uzun süre durmayıp hemen yapılanları, (mesela ıspanak, mantar gibi) tek tek ve belli aralıklarla ne olduğunu da bir kaç kez söyleyerek eline veriyorum. Epey bir vakit eviriyor çeviriyor. Soğutuculardan aldığım her ürünü adını söyleyerek eline verip (yoğurt hariç) eğer çok büyük değilse bir süre elinde tutmasına izin veriyorum. Cam kavanozda ve karton kutularda aldıklarımı içinde ne olduğunu söylerek sırayla eline veriyorum. Fakat yanlış anlaşılmasın, bunların hepsini aynı alışveriş gününde yapmıyorum tabii. Bütün bunları sindirebilmesi için her alışverişte iki veya üç tanesini yapıyoruz. Eğer hava soğuk diye alışverişe yalnız gitmişsem eve döndüğümde bebişimi mama sandalyesine oturtup mutfakta aynı şeyleri daha dayanıklı sebze ve meyvelerle yapıyor ve bunu 2-3 günde bir tekrar ediyoruz.
Bugün de aynı şeyi yaptık çünkü maalesef ayağı alçıya alındığından beri alışverişlere birlikte gidemiyoruz. Alışverişten dönünce onu yine mama sandalyesine oturttum. Kereviz, kabak, domates, elma ve armut koydum önüne sırayla. Fotoğraflarda gördüğünüz gibi çok ciddi bir iş yapıyormuş edasıyla her birini tek tek eline alıp inceledi. İşin komik tarafı her defasında, mesela domates ve elmayı tanıyor artık, sanki ilk defa görüyormuş gibi inceliyor.
Biz böylece epey uzun bir vakti birlikte, bir şeyler öğrenerek çoğunlukla da eğlenerek geçiriyoruz. Ben ne mi öğreniyorum? Büyümenin ne kadar zor olduğunu.

2 Şubat 2009 Pazartesi

Bacağı Kırık Bebekler Nasıl Yıkanmalı?

Dün gece, yürümesine ramak kalmış, ayağı kasığına kadar alçıda bir bebekle hayat nasıl devam eder diye merak edenler ve başıma geldiğinde ne yaparım diyenler için, Meleğimle bu süreçte yaşadığımız, normal zamanda eğer şaşırtıcı bir şey yapmamışsa yazmaya gerek dahi duymadığımız bazı sıradan işleri -mesela banyo yapmak gibi- yazmaya ve ihtiyaç halinde tecrübeden doğan kullanılır bilgi haline getirmeye karar verdim. Allah kimsenin başına vermesin diyor, banyoyla başlıyorum.
Cuma akşamı Meleğimi ayağını alçıya aldıklarından beri ilk defa yıkama girişiminde bulunduk. Daha önceleri vücudunu silebildik sadece, fakat saçlarının bu kadar kirli kalmasına hiç alışkın olmadığından sanırım, kafasını, ensesini kaşımaktan bir hal olmaya başlayınca dedik ki bir daha deneyelim. İlk denememizde koli bandının çıkardığı sesten MuniSe’min ne kadar ürktüğünü unutarak ayağını naylon torbayla sararken bandı kullanma gafletinde bulunmuştum. Tabii ki sonrasında ayağını naylonla saramadığımız için yıkamaktan vazgeçmiştik. Sakinleşmesi de 10-15 dakikayı bulmuştu.
Önce banyo için gereken malzemeler listesini vereyim: Streç folyo, büyükçe bir naylon torba, çok ses çıkarmayan bant, kısa bir tabure, eline sığabilecek büyüklükte bir-iki tane banyo oyuncağı ve diğer banyo malzemeleri.
Bu sefer koli bandı değil, bildiğimiz normal bant kullandım. Fakat ondan önce alçıyı streç folyoyla biraz taşırarak sıkı sıkıya sardım ve sonra üzerine büyükçe bir naylon torba geçirdim. Eğer banyoda küvet varsa, küvetin içine yoksa duşun altına kısa bir tabure koymak işinizi çok kolaylaştırır. Meleğimi, babasının kucağına yüzü babasına bakacak şekilde fakat alçılı ayağı benim tarafıma gelecek şekilde oturttum. Böylelikle ayağına eskaza su gelecek olursa müdahale etme şansım arttı. Önce vücudunun alçılı ayak hariç her yerini duş başlığını kullanarak ılık suyla hafifçe ıslattım. Bu sırada bebişi biraz dik oturttuk ve önceden sabunlamış olduğum lifiyle sırtını sabunladım. Sonra babası biricik kızını kucağında gayet dikkatli bir şekilde hafifçe geriye doğru yatırıp bacaklarını mümkün olduğunca birbirinden ayrı, açık tutmaya çalıştı, ben de vücudunun ön tarafını bir güzel ovdum ve ardından hızlıca duruladım. Sıra başına geldiğinde babası bebişimizin kafasını biraz daha geriye doğru yatırdı. Bu esnada dikkatini dağıtmak üzere eline sığabilecek büyüklükteki banyo oyuncaklarından bir-iki tanesini tutmasını sağladım. Hızlıca iki şampuan yapıverdim. Kafasının aldığı eğim dolayısıyla hem bacağına su sıçramadı hem de yüzüne fazla su gelmedi. Bu sırada çok sevdiği bazı şarkıları peşpeşe söyledik. Dikkatlice tülbente ve havluya sarıp, oh bitti, çok şükür! nidaları arasında her zaman yaptığımız gibi biraz aynaya bakıp “banyo yaptım, tertemiz oldum” şarkısını söyleyerek banyodan ayrıldık. Bu tür istisnai durumlarda aynaya bakmak, şarkı söylemek gibi banyoda yapmaya alışkın olduğu ritüellerden vazgeçmemek gerekiyor. Bebeğin, aslında garip bir şey yok, yine her zaman ki gibi banyo yapıyorum işte, demesi lazım. Sonrasında yine yat kızım, dur kızım, bir saniye kızım lafları arasında apar topar giydirip, saçlarını taradık filan filan...
Burada önemli olan husus, anne ve babanın ya da banyoyu kimler yaptırıyorsa, ayağının durumu dolayısıyla, eyvah su kaçacak, alçı bozulacak endişesini ve gerginliğini bebeğe yansıtmaması. Sünger gibiler ve her türlü duyguyu anında farkedip müthiş tepkiler veriyorlar.
Cuma’dan beri temiz bir bebek olarak daha rahat ve mutlu mutlu oynuyor ama sanırım biz kızımızı vukuatsız bir biçimde yıkayabildiğimiz için O’ndan daha mutluyuz.

Haftanın Menüsü

Küçük bir hatırlatma yapayım dedim. Bundan böyle Haftanın Menüsü yeni yemek blogumda, bkz. Mutfak Muhabbetleri

Başka tarif yok mu diyenler için bkz. Haftanın Menüsü

Afiyet olsun!

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails