Bu sefer abarttım, biliyorum. Ama neyleyim ki ruh halim hiç bir şey yazdırmadı bana. Halbuki kafamda yaz tatilinin geniş bir özetini vermek, hoş anıları yazıp kalıcı hale getirmek vardı. Sonra... Eylül ayı geldi... Selin’in daha da büyüyüp her şeye söylecek bir lafı olmasının ve artık boyunun 1 metreyi geçmesinin dışında hiç bir şey değişmedi. Bozkırın ortasında bu coğrafyaya çok uygun bir hayat akıp gidiyor. Ben bu hayatın neresinde duruyorum ya da daha doğrusu bir yerinde durmak istiyor muyum gibi sorulara uzun zamandır cevap bulamıyordum, sustum...
Ama Selin susmuyor, durmuyor. Durmuyor, çünkü hayatın ta kendisi O. Öyleyse her anını keyifle gözlemlediğim bu hayatı yani Selin’i yazmaya devam etmeli. Benim hayatım mı?... Bu blogun konusu değil ki...
Not: Fotoğraf, Temmuz ayında Ayvalık'ta Teoman'ın kuzeni Osman Bay tarafından çekildi. Teşekkürler Osman...
Ne kadar güzel bir fotoğraf bu. Daha doğrusu Selin'in ne kadar güzel bir hali... Tek tek öperim o lüleleri
YanıtlaSilBen bu yazını ve bu kuhteşem fotoğrafı atlamışım canım...bayıldım Munise'me ve lülelerine
YanıtlaSil