5 Mart 2009 Perşembe
BEO Geometrik Şekiller
4 Mart 2009 Çarşamba
Sarı Şeker'in Doğum Günü
Burcu’nun ve annesinin ellerine sağlık, doğum günü sofrası lezzetli kurabiyeler, tuzlular, keklerle doluydu. Bu noktada mercimek köftesinden bilhassa bahsetmem gerek çünkü gerçekten şahaneydi. Sarı şekerin pastası Mira’nın pastası gibi gayet hafifti. Kuki’nin bilhassa süsleme işini iyi bildiğine kanaat getirdim.
Günün en popüler oyuncağı arabaydı. Sırayla bindiler ve bu duruma hiç biri itiraz etmedi. Günün en şahane hareketleri sakinliğiyle meşhur kızımın tatlı Mira’yı kündeye getirmesi, meme emerken fotoğraflarını çekmek istediğimde Emre’nin annesinin bluzunu tutup memesini kapatması, Çınar’la Eskimolar gibi burunlarımızı birbirine sürtüp gülüşmemiz, ağır abi Yiğit’in emeklemek yerine ısrarla ayakta durması, Selin'le Çınar'ın mama sandalyesinden sarkan kırmızı topları laboratuarda deney sonucu bekler gibi büyük bir ciddiyetle izleyişi, Emre’nin Mira’yı uzuun uzun öpmesi, Arda’nın diş sancısına rağmen, Selin’in “oynayalım mı?” çekiştirmelerine sevimli sevimli bakıp gülümsemesi...Anlatmakla bitmez. Çünkü bebişlerin biraraya her gelişleri aslında baştan sona film gibi yaşanıyor.
Sırada ağır abi Yiğit’in doğum günü var ve maalesef biz o tarihlerde hala Brüksel’de olacağımızdan katılamayacağız. Hemen ardından gelen Cıva Çınar’ın doğum gününe yetişebilmeyi umuyoruz. Bakalım...
2 Mart 2009 Pazartesi
Kısa Bir Ara (!) ve Mira'nın Doğum Günü
Evet, 22 Şubat’tan beri Brüksel’de kızımın babannesi ve dedesiyle birlikteyiz. Geçen hafta işlerimizi halletmekle ve Brüksel’le hasret gidermekle geçti. Bu hafta biraz daha sakin geçecek gibi görünüyor. Geçen hafta kayınbiraderim ve eşinin yeni evine yemeğe gittik. Sofrayla ve Levent’in pişirdikleriyle (çok iyi yemek yapar) ilgili yazımı fotoğrafları bilgisayara yükler yüklemez yemek blogumda bulabileceksiniz.
Gelelim Ankara’dan ayrılmadan önceki iki büyük partiye. İlki, annesinin birtanecik cadısı, kızımın Ankara’daki ilk kız arkadaşı tatlı Mira’mızın doğum günüydü. Aman ne kalabalık ve ne hareketli bir gündü.

Yarım şişirilmiş balonlar (anne baba tedbiri), paylaşılamayan oyuncaklar, peri kızı kıyafetiyle ortalıkta uçuşan Mira, gayet şık giyinmiş küçük adamlar, bebişlerden fırsat kalırsa cümlesini tamamlamaya çalışan anneler, Banu’nun büyük bir özenle hazırladığı ve “kim yiyecek bu kadar çok şeyi” dedirten çeşit çeşit ve lezzetli marifetleri, Cenk’in kapı açılır açılmaz “hoş geldiniz”le birlikte “ben alayım” diyerek ufaklıkları kucaklayışı, kızımın anneanne özlemini Mira’nın sevgi dolu anneannesiyle giderme çabası...Hangisini anlatayım bilemedim.
