15 Ağustos 2009 Cumartesi

Ayvalık Günleri 2

Burada güneşin yakıcılığı dolayısıyla kafamızdan çıkaramadığımız şapkalar ve güneş gözlüklerine özel bir ilgi gösteriyor. Burhaniye’den bizi ziyarete gelen Erkan amcası ve İpek ablasını görünce pek sevindi ve kaşla göz arasında İpek ablasının gayet şık kasketini kafasına geçirmeye çalıştı. Babasının kasketini ters çevirerek rapçiler gibi her giydiğinde şirinliğine bakıp güldüğümüz için O da gülüyor ve uzun zaman kafasından çıkarmıyor. Bir de kırmızı bir şapkası var ki sanırsınız küçük hanımefendi. Şapka takmayı ilgi çekmenin bir yolu olarak ta kullanıyor. Kendisine bakmamızı istediğinde hemen kafasına bir şey geçirmeye çalışıyor. Bazen etraftaki şapkalardan biri, bazen penye bir bluz bazen de kurulama bezi...:)Gözlüklerle ilişkisi daha ziyade etraftakileri güldürmek üzerine kurulu. Yüzüne büyük hatta kocaman gelen gözlükleri büyük bir dikkatle düşürmemeye çalışarak taşıyor, bu arada gülümsemeyi de ihmal etmiyor. Onu bu halde görenlerin attığı kahkahaları duyunca da kikir kikir gülüyor. Neredeyse ilk on günü suya dair korkularımızı gidermek üzere alıştırmalar yaparak geçirdik. Sonra ne olduysa oldu, simidiyle birlikte denize soktuk ve sonrasında çıkaramadık. Simidi çok güvenli ve rahat geldi. Şimdilerde plaja iner inmez hemen deniz kenarına gidip denize girelim diye işaret ediyor, suya girince çıkmak istemiyor. Buraların denizi bir hayli soğuk ama bana mısın demiyor.Ben havadan dolayı kondukları yerden ayrılmak istemeyen sırnaşık ve yapışık sineklerle nasıl başa çıkacağımı hala düşüne durayım kızım hepsini gel gel işaretiyle çağırıp üzerine konsunlar diye parmağını uzatıyor. Bahçede bakımsızlıktan kendi başlarının çaresine bakmaya çalışan bütün otları ve çiçekleri birlikte her bahçe sulayışımızda tek tek yeniden inceliyor, bana gösteriyor ve gösterdiği yaprağa ya da çiçeğe hortumla su tutunca kahkahalar atıyor. Ellerinin ayaklarının biraz ıslanmasını fırsat bilip hemen ıslak toprağa oturup elleriyle mıncıklıyor. Yüz göz saç baş her tarafı çamur oluyor ama umurunda değil, sonrasında duşun altına sokacağımı bildiği için çok rahat. En son duşunu da alıp fırçasını ters tutarak saçlarını taradığını sanıyor.
Yan komşumuzun kızları Şebnem Hanım’ın Sütlaç adında Golden cinsi son derece uysal ve çocuklara alışkın bir köpeği var. İlk geldiklerinde bahçelerimiz bitişik olduğu için hemen gördü Sütlaç’ı. Sağolsun Şebnem Hanım’da her duyarlı hayvan eşlikçisi gibi (ben bekar evini uzun yıllar bir kediyle paylaşmış ve şimdi yeniden kedisine kavuşmuş biri olarak sahibi demekten haz etmiyorum) gelir gelmez Sütlaç’ın hiç havlamadığını ve çocuklara çok alışkın olduğunu söyleyip bizi rahatlatmak istedi. Bizim tabii havlarmış bağırırmış gibi bir endişemiz hiç yoktu sadece Selin’in korkuyla karışık aşırı ilgisinin köpeği bunaltabileceğini düşündük kısa bir süre. Ertesi gün Şebnem Hanım bizi davet edince hemen Sütlaç’la tanışmak üzere yan tarafa geçtik. Selin’in ilk endişeleri yerini rahatlamaya ve Sütlaçla oynarken kahkahalar atmaya bıraktı fakat Sütlaç’a hiç dokunmadı. Sonraki günler Şebnem Hanım’ın yeğenleri de gelince biraz onların Sütlaç’la olan ilişkilerinden de cesaret alarak önce kuyruğunu sonra sırtını okşamaya başladı. Büyüüük bir rahatlama ve tüylerin verdiği şaşkınlık hissiyle “hı hıaa, hı hıaa”diye kahkahalarla güldü. Bir iki gün önce de Sütlaç İstanbul’a dönerken, arabanın arkasından hem el sallayıp hem de ağlıyordu gitmesinler diye.Bu seneki tatilimiz kısmetse yarın sabah Ankara’ya vardığımızda bitmiş olacak. Son bir haftadır önce ses kısıklığı ardından bademciklerimin şişerek kronik faranjitimin nüksetmesi ve içindeki etken maddenin bana alerji yaptığını ertesi gün farkettiğim antibiyotik yüzünden bütün ağzımın, dilimin, damağımın sayısız aftla kaplanması sonucu günlerdir konuşamaz oldum. Bu süre zarfında zorunlu olmadıkça konuşmamaya çalıştım. Benim için bunun ne demek olduğunu beni tanıyanlar gayet iyi bilirler:) Zaten konuşsam da kimse bir şey anlamıyor çünkü dilimi damağıma ya da dişlerime değdirmeden konuşmaya çalışınca harfler tam çıkmıyor. Tekrarlamam da mümkün değil. Neyse, hiç değilse bir kaç gün Teoman’ın kulakları dinlendi bu sayede:)

Brüksel’deyken doğmasını beklediğimiz ve tam bizim Ankara’ya dönmek üzere uçakta olduğumuz saatlerde dünyaya teşrif eden ailemizin en yeni üyesi kuzeni Leo’yla nihayet Ayvalık'ta tanışması da bir sonraki yazıya.

2 yorum:

  1. Şapka ve gözlüklerin hepsi de çok yakışmış kar taneme...Tatil süresince Selincim innaılmaz büyüdü,maşallah.Biz resimlerden çok net farkediyoruz bunu.Sana da çok geçmiş olsun canım.Umarım daha iyisindir.Öperim ikinizi de...

    YanıtlaSil
  2. Sana bir şey söyleyeyim mi Çiğdem? Bu güzel elbiselerde gözüm var! :))

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails