12 Mayıs 2009 Salı

Perşembeden Pazara

Geçen hafta perşembeden pazara Selin’in sosyal hayatı pek bir yoğundu. Hatta biraz fazlaydı bile diyebilirim. Çekirdek aile olmanın doğal sonucu olarak her yere kızımızla gidiyoruz. Gerçi Selin her zaman kod adının hakkını her ortamda veren bir bebekti. İlk defa birlikte akşam yemeğine gittiğimizde 3-3,5 aylıktı ve bütün gece pusetinde çılgın kalabalığa ve gürültüye rağmen mışıl mışıl uyumuştu. Artık her lafı anlayıp, istediğini veya istemediğini kendi dilinde rahatça anlatan bir çocuk ve birlikte bir yerlere gitmek daha da kolay. Böylelikle, benim de huzur içinde, o sosyalleşme anlarının tadını çıkartmam mümkün olabiliyor.
Önce Perşembe akşamı ODTÜ’deki Happy Hour’a gittik. Koca koca insanların, mühim mühim laflarını sessizce dinleyip, arada bir kendi dilinde yorumlarda bulundu. Sonra bir göz süzüşle Ferdan amcasını bu muhabbetten sıyırıverdi. Sevgili Ferdan –kendisi de bir kız babasıdır-karizmayı çizdirmek pahasına Selin’le dakikalarca oynadı. Selin’in kahkalarını duydukça da zevkten dört köşe oldu.
Cuma akşamı babasının telefonda ‘çok bunaldım’diyen sesini duyunca hemen hazırlanıp, arabaya atladık. Babayı da alıp yemeğe gittik. Saat 19.00 civarı henüz pek kimseler yoktu ve sakin sakin yemeğimizi yedik. Selin tabii hemen sosyalleşip sağdaki, soldaki, öndeki, arkadaki, köşedeki derken çevremizdeki masalara oturanlarla hemen sohbete başladı. Servis yapanlara gülücükler dağıttı. Bütün bunların 20 dakika içinde olup bittiğini de hemen belirteyim. Restoran bir anda dolunca ve neredeyse birbirimizi duyamaz hale gelince kalktık. Bu sefer eve girmemizi beklemedi, daha restorandan ayrılırken mızıldamaya başladı, gitmeyelim diye.
Cumartesi günü gündüz programımız vardı. Bu bir sonraki yazının konusu olduğu için atlıyorum.
Veeee, Pazar günü. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da ODTÜ’deki sosyal binada Anneler Günü dolayısıyla düzenlenen brunch’a gittik. Yakın arkadaşlarımız olan Aysun-Erkan çifti ve dünya tatlısı kızları İpek’le buluştuk. Epeydir görüşemediğimizden, önce bir şeyler yiyip sonra hoş beş sohbet ettik. “Ay, biz unutmuşuz valla” diyerek Selin’in büyüme hızına hayret ettiler. Menü çok zengin, hava çok güzel ve ortam çok samimiydi. Selin, bir süre sonra oturmaktan sıkıldığını pusetinde ayağa kalkarak ifade edince, “hadi bakalım biraz yürüyelim” deyip çimlere attık, kendimizi. Hemen ağacı işaret ederek, ditlim ditlim (gidelim), dedi. Yarım saatten fazla, kah ağaca tutunarak, kah çimlerin üzerinde tek elimden tutup yürümeye çalışarak kelimenin tam anlamıyla, eğlendi. Biz O’nu seyrederken daha da eğlendik, o ayrı.
Masaya dönünce, hemen Erkan amcasının kucağına gitti. Önce Erkan amcasına sonra İpek ablasına erik yedirmeye çalıştı. En sonunda kendisi de tadını merak edip ısırmaya girişti ama başarılı olamadı. Benim koparıp verdiğim parçayı suratını ekşiterek yedi, sonra da kafasını kaldırıp “ee, devamı nerede?” diye baktı. Bu anlattıklarımı okuyunca, yapışma sendromu geçiyor galiba diye düşünmeyin, sakın. Bir sonraki kucak elbette benimkiydi. Erkan’ın kucağında küçük bir tur yapıp elinde bir minik papatyayla gelince, içim eridi tabii. Kollarımı açınca da hooop, kucağımda. Hemen elini uzatıp,bir parça kek alıverdi tabaktan ve afiyetle yedi.
Ayrılık vakti gelince İpek ablasıyla sarmaş dolaş oldular. Son iki haftadır “kızım sarmaş dolaş olalım mı?” diye sorduğumuzda hemen gelip başını omuzumuza koyuyor. Bunu ne ben ne de babası öğretmedik. Nereden öğrendi, bilmiyorum. Sadece bir iki kere uyumadan önce “hadi gel, birbirimize sarılıp uyuyalım” dediğimi hatırlıyorum. Arabaya kadar sırayla hepimizle sarmaş dolaş oldu. ODTÜ’nün kapısında çıkmak üzereyken dikiz aynasından baktığımda, kulağında bana getirdiği papatyayla uyuyordu.
Eve dönene kadar o şahane tangoyu mırıldanıp durdum. “Papatya gibisin, beyaz ve ince...”

3 yorum:

  1. Biz bu kızları asıl büyüyünce tutamayacağız... düşün şimdiden başladılar "ee niye evdeyiz? yok mu bir plan program" diye...

    YanıtlaSil
  2. prenses supper buyumus, mirayla beraber tam kanka muhabbeti:))

    tipler aynı yanlız:)

    opuyorummmm

    YanıtlaSil
  3. Banucuğum,
    Valla ben de onu düşündüm pazar günü. Bir de konuşmaya başladıklarında hepten yandık. Düşünsene birbirlerine telefon açmışlar ve mesela bizi çekiştiriyorlar. Hayal etmesi çok eğlenceli ama gerçek olursa kabus gibi gelir herhalde:)
    Öperiz,
    ç.-s.

    Sibelciğim,
    Nasıl özledik sizi anlatamam. Bu arada prensesin, fotoğraflardaki pembe kapşonlu montuyla pek bir hava attı. Aman pek güzelmiş diyenlere, Sibel teyzesiyle Emre Jr. aldı doğum gününde diyoruz. E, hadi ama görüşelim artık.
    Öperiz,
    ç.-s.

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails