Bugün hava ziyadesiyle rüzgarlı. Bu yüzden dışarıya çıkmadık. Selin yukarıda öğlen uykusunda ve ben de bilgisayar başındayım, mucizevi olarak bu yazıyı yazabiliyorum.
Üç-dört gündür kızımla masada karşılıklı oturup kağıt havlu rulosuyla oynuyoruz. Önce ruloyu ağzıma götürüp “Tikkat tikkat! Oyun saati başlamıştır.” duyurusunu yapıyorum. Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle beni izliyor. Sonra ruloyu O’na doğru yuvarlıyorum, O da bana doğru yuvarladığını zannediyor. İlk oynadığımızda ruloyu eline alıp bana doğru atıyordu. Artık masadan almadan kısa mesafeli fakat sağa/sola doğru yuvarlayabiliyor. Rulo yuvarlanırken hayretle ve keyifli olduğunda çıkardığı “hııı, hıı” sesleriyle gülerek seyrediyor. Rulo masadan düşünce de kahkahalar atıyor.
İkinci oyunumuz, Sina dedesinin Selin gelmeden önce kuruyemişleri için kullandığı kavanoza etraftaki bütün kalemleri tek tek koyup sonra da içinden tek tek çıkarmak. Araya bazen dedesinin tatlandırıcı kutusu da kurışıyor hatta bazen Mini’yi de kavanoza sokmaya çalışıyor. Bazı kalemler kapaklı, bazıları renkli, bazıları kısa/uzun, bazıları üsten basınca ucu çıkanlardan. Önce hepsi inceleniyor. Kapaklar çıkarılıp takılıyor, üstten basılıp kalemin ucu olup olmadığı kontrol ediliyor, yanyana getirilip uzun/kısa tespiti yapılıyor ve uzuun uzun renkleri inceleniyor. Sonra hepsi kavanoza konulup teek tek çıkarılıyor. Eğer sıkılırsa kavanozu ters çeviriyor, yeniden doldurmaya başlıyor.
Son günlerde diş kaşıntısı yüzünden (9. dişi bekliyoruz) salya üretiminde artış var, önlüksüz dolaşamaz oldu Meleğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder