Ankara’ya döneli bir aydan fazla oldu, araya bayram=İstanbul ve bayramdan önce Nehir meleğin haberi girdi. Ben allak bullak olup günlerce kendime gelemezken ve hayatı sorgulayan bir dolu soruyla boğuşurken elim klavyeye gitmedi. İnternete bile girmek istemedim. Ne blogları, ne Nurturia'yı ne de mesajlarımı okudum. Önceden duyurmadan verdiğim araların sebepleri, bu blogu açmama neden olan uzaktaki aile fertlerimize hemen duyurulup içlerine su serpildiğinden, yazamamak beni çoğu zaman rahatsız etmedi.
Fakat baktım bu sefer biraz dürtükleniyorum sanki. Dikkat edince fark ettim ki beni rahatsız eden yazamamak değil, diğer bloglarda neler olduğundan uzak kalmak. Meraklı biri olduğumdan mı? Hayır! (Meraklarımın hangi konularda yoğunlaştığını öğreneli çoook uzun zaman oldu.) Bu bloglar sayesinde/yüzünden birbirimizin hissiyatını, tepkilerini, yöntemlerini, tecrübelerini ve de fikirlerini ama en önemlisi bebekken artık çocukluk dönemine giren biriciklerini –elbette blog sahibinin yazdığı kadarı ve biçimiyle- tanır, bilir olmuşuz.
Tam da bu sebepten yaklaşık bir aydır süren bu sessiz dönem benim için önemli bir deneyime dönüştü. Hangi blogu neden okuyorum, neden kendimi tutamayıp bazen yorum yapıyorum da bazılarını es geçiyorum gibi soruların cevaplarını yeniden hatırladım. Bana ne katıyor, benden ne alıyor soruları da bir nevi süzgeç oldu. Blog dünyası malum, ayrı bir alem... Yaşadıklarını, hislerini, endişelerini tüm samimiyetiyle paylaşan/ aktaran ve bunu yaparken tahmin edemeyecekleri kadar öğretici olan sağlam kadınlar kadar, o gün yazacak bir şey bulamadığı için öylesine döktürüveren (!) zaman yiyiciler de var. Faydacı bir yaklaşım bu, diyen olabilir tabii. Ama gün geliyor, yaşadığımız dünyanın yapılması gerekli bir sürü işle, takip edilmesi gerekli bir çok olayla ve en önemlisi vicdan sahibi bir insan olmanın yüklediği sorumluluklarla dolu olduğu gerçeğini yüzünüze çarpan şey, sanal dünyanın boşluğu oluyor. Yakın dönemde hepimizi şaşırtan ve lüzumsuzca meşgul eden intihal olayını ve rahatça tekrarlanabilme ihtimalini de göz önüne alırsak, aldatıcılığı da cabası...
Not: Adet edindiğim üzre yine bir Selin fotoğrafı ve elbette konuyla yakından uzaktan alakası yok!:)
Çiğdem'cim, benim de tam olarak benzer hislerim var ara :( Blog Mira'nındır diye yazasım gelmiyordu, tercuman oldun... sevgiler
YanıtlaSilyazının başlığına da içeriğinede bayıldım..ellerine ve yüreğine sağlık..
YanıtlaSilaslında çok doğru şeyleri yazmışsın, zaman zaman düşünüyordur herkez ama konu çocuklarımız olunca yazmaktan çok diğer arkadaşlarımızın neler yaptığı nelerle karşılaştığunı merak ediyor bilgi paylaşımında bulunuyoruz.
YanıtlaSil