2 Ağustos 2010 Pazartesi

İlk Ayrılık!

İki gece önce bir ilki daha yaşadık. Ankara’da çekirdek aile olarak yaşadığımızdan Selin’i herhangi bir akşam mesela bir akrabamıza bırakıp sinemaya gitmemiz mümkün olamıyor. Ayvalık’a vardığımızda her yerde Sertab Erener konserinin afişlerini görünce gidelim dedik ama bilet almakta çok geciktik. Hatta Teo’nun kuzeninin oğlu Osman olmasaydı gidemeyebilirdik. Neyse biletler alındı, ayarlamalar yapıldı ve Selin’i babaannesiyle dedesi gelip aldılar, Sarımsaklı’ya götürdüler. Ben akşam uyumamazlık etmesin diye gündüz uykusuna yatırmadığımdan taksiye bindiğimizde gözlerini açık tutmak için olağanüstü gayret sarf etti meleğim. Bu arada takside yola babaanne ve dedeyle devam edeceğini, bizim taksiden inip ona bir şeyler alacağımızı ve uyumadan önce gelmeye çalışacağımızı anlattım. Pek ilgilenmedi. Uykusuzluktan anlamadı galiba, tam inerken arıza çıkaracak diye beklerken bize el salladı. Biz Açıkhava tiyatrosunun önüne gelip indik, onlar devam ettiler. İlk kez bizden ayrı bir gece geçireceği için Teo da ben de heyecan içindeyiz ve 3,5 atıyoruz. Konser ilan edilen saatten biraz daha geç başladı, Sertab Erener her zamanki gibi şahaneydi, yeni albümünü çok beğendik ve almaya karar verdik filan filan... Konser başlamadan kızımızı bir arayalım dedik. Sevinç çığlıklarını duyduk, rahatladık. Konser bitince aradığımızda ise çoktan uyumuşlardı, yine rahatladık. Buraya kadar hiç bir şey yok tabii.
Sabah olup telefona sarılınca kızımızın ‘bir kere bile’ tekrar ediyorum ‘bir kere bile’ bizi sormadığını şaşırarak öğrendik. Valla ben şahsen şaşırmaktan ziyade fena halde bozuldum. Yani daha önce bir sebepten Selin’i tam 6 saat süreyle Binbir Çiçek’te bırakmıştım ve o zaman da sormamıştı ama bu sefer gece de birlikte değildik. Elbette ağlamasını filan istemem, beklemem de ama hani yani bir kerecik olsun da annem babam nerde demez mi bir çocuk? Hayır! Bizimki dememiş. Peki, madem sormamış, bizde kendimizi pazara vuralım bari deyip haftalık alışverişimizi yapmaya gittik. Döndüğümüzde bahçede oturup bizi beklerken bulduk. Beni görür görmez kollarını açarak koşmaya başladı meleğim. Kucağıma alıp sarıldığımda sıkı sıkı boynuma sarıldı ve uzun süre öyle kaldı. Sonra babasının kucağından inmedi uzun bir süre.
Babaannesi uyumadığını söylediğinde babası yukarı çıkarıp uyutmayı denedi. Ben bir taraftan mutfakta aldıklarımızı dolaba yerleştirmeye çalışıyorum, bir taraftan da uyudu mu diye seslerini dinliyorum. Kısa bir süre sessizlik oldu. Ben tam “hah, tamam uyudu nihayet!” derken “Ey ahali!” tadında bir seslenişle “ben kaktım, ben kaktım” diyen sesini duydum meleğimin. Merdivenin başında durmuş bekliyor. Ben de yanına çıktım ve “baban nerde?” diye sordum. “Baba uyuyoy, ben kaktım” dedi gülerek. Sonrası...babayı uyandırdık, mayoları giyip denize gittik. Valla biz taksiden inerken ağlamamıştı ama babaannesiyle Sina dedesi giderken epey ağladı. Hepi topu 2-3 dakika sürdü ama ‘beni kederimle yalnız bırakın’ edasıyla hem ağlayıp hem de hızlı hızlı yürüyerek yanımızdan uzaklaşmaya çalışması görülmeye değerdi:)

3 yorum:

  1. Cigdemcigim, okurken sizi ne kadar özledigimi farkettim. Sonra bunlara da bakabilirsiniz sayfalarından eskilere döndüm. Kızlar nasıl büyümüş diye şaşırdım. Ne zaman dönüyorsunuz? İyi eğlenceler, iyi tatiller

    YanıtlaSil
  2. bence keyfini çıkarın derim,zaman zaman kendimizede vakit ayırmamız gerekir.

    YanıtlaSil
  3. Ben yorum yazmıştım ama çıkmamış.Canım arkadaşım,çekirdek aile yaşamınızın en yakın tanıklarından biri olarak çok sevindim böyle güzel bir akşam geçirdiğinize.Selinimin "bırak dağınık kalsın" saçlarına da bayıldım yine:)Öpüyorum en kocamanından ikinizi de...

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails