Dün hayvanat bahçesinin önünde kızlar ve anneleri olarak buluştuk. İçeri girer girmez kendine gölgede bir yer bulmuş sereserpe yatan bir kediyi sevdik. Oradan akvaryuma gittik. Son derece havasız, önemli bir bölümü loş ve nemli bir yer. Bebeğim içeri girer girmez kocaman balıkları görünce biraz korktu ve hemen omuzlarıma yapıştı. Bir baktım Zeynep’te Neslihan’a yapışmış durumda. Bir süre aynı pozisyonda dolaştık. Su kaplumbağalarının ve yılanların olduğu bölümde biraz rahatlar gibi oldu. Çok daha küçük balıkların olduğu küçük akvaryumlar bölümünde ise iyice rahatladı. Kucağımda tutmak yerine pusetine oturtunca kendini daha da güvende hissetti ki oradan ayrılmadan önce büyük akvaryumlardan birinin önünde gülerek poz verdi. Akvaryuma girdiğimizden itibaren büyük balıkları kahkahalarla izleyen Mira ve bütün gün “ben burayı tanıyorum” edasıyla dolaşan Ada özel olarak seyredilmelikti.
Kafeslerle ziyaretçiler arasında doğal olarak epey bir mesafe var. Hem bu mesafenin hem de güneşin etkisiyle bebişlerin hayvanları görebilmeleri biraz zor oldu. Maymunu hatırlaması için evde göbeğine basılınca çalan müziğe uygun olarak dans eden maymunun melodisini mırıldanınca hemen kafasını sallayıp tempo tutması çok komikti. Maymunları hatırlayınca da kafesleri dikkatle ve gülerek izledi. Şempanzeleri kafasını kaldırmış seyrederken, şempanzenin biri kendisine atılan bir yemişi yakalamak üzere ani bir hamle yapınca Munisem korkup suratını buruşturdu. Tam ağlayacaktı ki kuşlara doğru yolumuza devam ettik. Nedense kanatlarını açınca devasa hale gelen akbabaları filan görünce pek ürkmedi. Ben ‘şuş’ları iyi tanımasına yordum bu rahatlığı. Köpeklerin arasında en çok, etrafında yavrularıyla çevreyi şüpheli gözlerle izleyen bir anne kurt köpeği dikkatimizi çekti. Hatta Meleğim bir ara heyecanlanarak yavru köpekleri daha iyi görmek için pusetinde yine ayağa kalktı. Parkurun bizi yönlendirmesiyle develerin olduğu yere geldik ve kuzucuğum şapkasını elinde evirip çevirmeye başladı. Anladım ki artık, sıkıldı. Öğlen sıcağının fena halde bastırması üzerine, koşarcasına çıkışa yöneldik. Meğerse bebeğimin sevdiği ve çok iyi tanıdığı zürafa, zebra gibi hayvanlar ve çocuklar için oyun parkı çıkışa yakın taraftaymış. Bir dahaki sefere daha da erken gelmeye ve ters yönden başlamaya karar verdik. Öpüştük, koklaştık ve arabalara binip yola koyulduk.
Hayvanat Bahçesi'nin hali üzerine hiç bir şey yazmamayı tercih ediyorum. Üstelik dediklerine göre bu, Türkiye'nin en iyi hayvanat bahçesiymiş!!!
Bebeğim bu sefer eve girerken hiç ağlamadı, çünkü kapıyı babası açtı. Babayı görür görmez gözleri ışıldayıp hemen kucağına atlaması ve sarmaş dolaş olmaları öyle güzeldi ki...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder