2 Mart 2012 Cuma

Selin'in Kitaplığından...- 42, 43, 44

Bu etiketi taşıyan yazılara şöyle bir baktım ve 22 Temmuz’dan beri kitap tanıtımı yapmadığımı fark ettim. Çok olmuş. Bu hafta üç kitapla tekrar başlıyorum, hemen. Tırtılların kelebeğe dönüşmesi çocuk/bebek kitaplarında çok kullanılan bir süreç.  Eric Carle’ın “The Very Hungry Caterpillar”ı, Tübitak yayınlarından çıkan Anna Milbourne ait “Kelebek” kitabı hemen aklıma gelen iki güzel örnek.  Redhouse Kidz’den çıkan, Paula Carbonell’in yazdığı ve Chené Gomez’in resimlediği KELEBEKLERİN YOLCULUĞU da artık hemen hatırlayacağımız kitapların arasına katıldı. Bu sefer konu tırtılın kelebeğe dönüşmesi değil, bir tırtılın araları topu topu 5 metre olan portakal ağacından limon ağacına kadar gidebilmesi –ki bu bir tırtıl için dünyanın yolu demek. Kendi başına gitse iyi. Yolda bir de beni de götürsene diyen çekirgeyi, kulağakaçanı, uğurböceğini, karıncayı ve pireyi de sırtına alır. Limon ağacına geldiğinde arkadaşlarını yere indirir ve bir yaprağa tırmanır ve hikaye de buradan itibaren heyecan kazanır.  Tırtılı yemek üzere gelen bir eşekarısından çekirge ninnisiyle kurtarır. Zehirli örümcekten de kulağakaçan. Tırtılın yaprağını yemeğe gelen pireleri uğur böceği kovalar, yaprağı yuvalarına götürmek isteyen karıncalara da yine bir başka karınca engel olur. Tırtıl tam bir kuşa yem olacakken pire onu bir çiçeğin arasına saklar. Nihayet tırtıl kendine bir yer bulur, kozasını yapar ve o meşhur uykusuna dalar. Uyandığında şahane kanatlı bir kelebektir artık.
Kitabın en beğendiğim tarafı tırtılın kelebeğe dönüşmesinden çok, iyilik yapmanın ve dayanışmanın önemini vurgulaması. Tırtılın yolculuğu aslında hayatın ta kendisi ve bu macerada iyilikler ve iyiler kadar kötülerle de karşılaşıyor tırtıl. Metnin kafiyeli ve tekrarlardan oluşması akılda kalıcılığını artırıyor. Çizimleri, renkleri ve diliyle sade, rahat  ve mütevazı bir kitap. Biz çok sevdik.
Bu kitaba Dolap’ta değil de radyo yayınında rastladık. Dinlemek isteyenler için tık.
İkinci kitabımız dışarıdaki havayla çok uyumlu. Küçük penguen Pipkin’in BİR MİLYON NE KADAR BÜYÜK? sorusuna aradığı cevabın öyküsü. Tübitak Yayınları’ndan çıkan 3+ yaş grubuna yönelik neredeyse tüm kitaplar gibi bu kitabı da Anna Milbourne yazmış, resimleyen Serena Riglietti. Kitabı özetleyen bir alıntı yaparak işimi, kolaylaştıracağımJ Pipkin arayışlarının sonunda hayal kırıklığıyla “ON leziz balık, YÜZ sıcak penguen, BİN sevimli kar tanesi ve yepyeni BİR arkadaş buldum. Ama ne kadar uğraştıysam da bir milyonu bulamadım”der annesine. Annesi Pipkin’e sımsıkı sarılır ve bir milyonu göstermek üzere onu dışarıya çıkarır. Kitabın sonuna, Pipkin’in ne gördüğünü görmek için bir zarf konulmuş. İçinden kocaman bir poster çıkıyor. İlk seferinde çok heyecanlandı Selin, içinden ne çıkacak diye. Sonra baktım her defasında posteri açmaktan ve uzun uzun bakmaktan çok zevk alıyor. Selin bir kitabı beğendiğinde en az bir hafta süreyle o kitap her gece okunur, başka kitaplarla birlikte. Yani bizim evde her haftanın bir başka demirbaş kitabı oluyor.J Yine bir gece kitabı okuyup posteri açtıktan sonra pencerenin yanına gidip gökyüzüne baktı ve “bu gece hiç yıldız yok anne” dedi. Sonra benim bir şey söylememe fırsat bırakmadan, “Kışın geceleri pek yıldız olmuyor gökyüzünde anne ama yaz gelince dolup taşıyor. Galiba yıldızlar soğuk havada üşüyorlar biraz” dedi.J
Bu kitap Anna Milbourne’un diğer kitaplarından bir hayli farklı, çünkü öyküsü var. Biz bu kitabı da çok sevdik. 
Bu haftanın son kitabı T. İş Bankası Yayınları’ndan çıkan, Valerie Thomas ve Korky Paul’e ait, SAKAR CADI VİNİ’NİN KIŞ MACERASI. Sakar Cadı Vini bir seri ve her  ne kadar kitabın üstünde 5-8 yaş diyorsa da biz geçen yıldan beri okuyoruz. Aslında Sakar Cadı Vini’yi tüm kitaplarıyla ayrı bir yazıda tanıtmak istiyorum ama bu kitabın içeriğini bitmek bilmeyen karlı kış günlerine çok uygun bulduğumdan bu hafta tanıtmak istedim. Sakar Cadı Vini kış mevsiminden çok sıkılır ve bu durumu değiştirmek için bir sihir yapar. Sihirin sonunda bahçesi artık aynı yaz mevsimindeki gibi güneşli ve hava da sıcacıktır. Ancak kış uykusundan erken uyanan hayvanlar ve erken açıp hemen solan çiçekler bu durumdan hiç memnun kalmamışlardır. Üstüne üstlük bahçeyi görüp gelen, tanıdık tanımadık bir sürü insanın yarattığı çılgın gürültü, Vini ve kedisi Vilbur’un huzurunu fena halde bozmuştur. Tüm bunların üzerine bir de bahçesinde dondurma satmaya çalışan birini görünce Vini deliye döner ve tekrar sihir yapar. Bu sefer her şey aynen olması gerektiği gibidir. Yine mevsimlerden kıştır, kar yağışlıdır ve hava buz gibi soğuktur. Vini mutfağında kendine sıcak çikolata hazırlar ve bir dilim kek yer. Kedisi Vilbur’a da ılık süt verir. Yatağına yatar ve pencereden dışarıyı seyrederken “Yatağımız sıcak ve yumuşak. Galiba kış mevsimi de çok güzel” der. Kitabın verdiği mesajı yazmak anlamsız, çok açık ve eğlenceli bir dille veriliyor zaten. Beni en çok etkileyen Vini’nin sabrının, bu durumdan kazanç elde etmeye çalışan biri (dondurmacı) ortaya çıkınca taşması oldu.  Vini’nin Dolap’taki yeri için şuraya bakabilirsiniz.

1 yorum:

  1. Vini'yi biz de gecen kistan beri okuyoruz ve cok seviyoruz. Bu kis bir havanin cok soguk oldugu bir ara, Su'cuk da durdu durdu, kis mevsiminden cok sikildim ben diye pufladi :)Diger kitaplar da cok guzel gorunuyor, tr listemize ekledim hemen. Bu arada kitabiniz hala annemlerde duruyor, duyurulur...

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails