Bu etiketi taşıyan yazılara şöyle bir baktım ve 22
Temmuz’dan beri kitap tanıtımı yapmadığımı fark ettim. Çok olmuş. Bu hafta üç
kitapla tekrar başlıyorum, hemen. Tırtılların kelebeğe dönüşmesi çocuk/bebek kitaplarında çok
kullanılan bir süreç. Eric Carle’ın “The
Very Hungry Caterpillar”ı, Tübitak yayınlarından çıkan Anna Milbourne ait
“Kelebek” kitabı hemen aklıma gelen iki güzel örnek. Redhouse Kidz’den çıkan, Paula Carbonell’in
yazdığı ve Chené Gomez’in resimlediği KELEBEKLERİN YOLCULUĞU da artık hemen
hatırlayacağımız kitapların arasına katıldı. Bu sefer konu tırtılın kelebeğe
dönüşmesi değil, bir tırtılın araları topu topu 5 metre olan portakal ağacından
limon ağacına kadar gidebilmesi –ki bu bir tırtıl için dünyanın yolu demek. Kendi
başına gitse iyi. Yolda bir de beni de götürsene diyen çekirgeyi, kulağakaçanı,
uğurböceğini, karıncayı ve pireyi de sırtına alır. Limon ağacına geldiğinde
arkadaşlarını yere indirir ve bir yaprağa tırmanır ve hikaye de buradan
itibaren heyecan kazanır. Tırtılı yemek
üzere gelen bir eşekarısından çekirge ninnisiyle kurtarır. Zehirli örümcekten de
kulağakaçan. Tırtılın yaprağını yemeğe
gelen pireleri uğur böceği kovalar, yaprağı yuvalarına götürmek isteyen karıncalara
da yine bir başka karınca engel olur. Tırtıl tam bir kuşa yem olacakken pire
onu bir çiçeğin arasına saklar. Nihayet tırtıl kendine bir yer bulur, kozasını
yapar ve o meşhur uykusuna dalar. Uyandığında şahane kanatlı bir kelebektir
artık.
Kitabın en beğendiğim tarafı tırtılın kelebeğe dönüşmesinden
çok, iyilik yapmanın ve dayanışmanın önemini vurgulaması. Tırtılın yolculuğu
aslında hayatın ta kendisi ve bu macerada iyilikler ve iyiler kadar kötülerle
de karşılaşıyor tırtıl. Metnin kafiyeli ve tekrarlardan oluşması akılda
kalıcılığını artırıyor. Çizimleri, renkleri ve diliyle sade, rahat ve mütevazı bir kitap. Biz çok sevdik.
İkinci kitabımız dışarıdaki havayla çok uyumlu. Küçük
penguen Pipkin’in BİR MİLYON NE KADAR BÜYÜK? sorusuna aradığı cevabın öyküsü. Tübitak
Yayınları’ndan çıkan 3+ yaş grubuna yönelik neredeyse tüm kitaplar gibi bu kitabı
da Anna Milbourne yazmış, resimleyen Serena Riglietti. Kitabı özetleyen bir
alıntı yaparak işimi, kolaylaştıracağımJ
Pipkin arayışlarının sonunda hayal kırıklığıyla “ON leziz balık, YÜZ sıcak penguen,
BİN sevimli kar tanesi ve yepyeni BİR arkadaş buldum. Ama ne kadar uğraştıysam
da bir milyonu bulamadım”der annesine. Annesi Pipkin’e sımsıkı sarılır ve bir
milyonu göstermek üzere onu dışarıya çıkarır. Kitabın sonuna, Pipkin’in ne
gördüğünü görmek için bir zarf konulmuş. İçinden kocaman bir poster çıkıyor. İlk
seferinde çok heyecanlandı Selin, içinden ne çıkacak diye. Sonra baktım her
defasında posteri açmaktan ve uzun uzun bakmaktan çok zevk alıyor. Selin bir
kitabı beğendiğinde en az bir hafta süreyle o kitap her gece okunur, başka
kitaplarla birlikte. Yani bizim evde her haftanın bir başka demirbaş kitabı
oluyor.J Yine
bir gece kitabı okuyup posteri açtıktan sonra pencerenin yanına gidip gökyüzüne
baktı ve “bu gece hiç yıldız yok anne” dedi. Sonra benim bir şey söylememe
fırsat bırakmadan, “Kışın geceleri pek yıldız olmuyor gökyüzünde anne ama yaz
gelince dolup taşıyor. Galiba yıldızlar soğuk havada üşüyorlar biraz” dedi.J
Bu kitap Anna Milbourne’un diğer kitaplarından bir hayli
farklı, çünkü öyküsü var. Biz bu kitabı da çok sevdik.
Bu haftanın son kitabı T. İş Bankası Yayınları’ndan çıkan, Valerie
Thomas ve Korky Paul’e ait, SAKAR CADI VİNİ’NİN KIŞ MACERASI. Sakar Cadı
Vini bir seri ve her ne kadar kitabın
üstünde 5-8 yaş diyorsa da biz geçen yıldan beri okuyoruz. Aslında Sakar Cadı Vini’yi
tüm kitaplarıyla ayrı bir yazıda tanıtmak istiyorum ama bu kitabın içeriğini bitmek
bilmeyen karlı kış günlerine çok uygun bulduğumdan bu hafta tanıtmak istedim. Sakar Cadı
Vini kış mevsiminden çok sıkılır ve bu durumu değiştirmek için bir sihir yapar.
Sihirin sonunda bahçesi artık aynı yaz mevsimindeki gibi güneşli ve hava da sıcacıktır.
Ancak kış uykusundan erken uyanan hayvanlar ve erken açıp hemen solan çiçekler bu
durumdan hiç memnun kalmamışlardır. Üstüne üstlük bahçeyi görüp gelen, tanıdık tanımadık
bir sürü insanın yarattığı çılgın gürültü, Vini ve kedisi Vilbur’un huzurunu
fena halde bozmuştur. Tüm bunların üzerine bir de bahçesinde dondurma satmaya
çalışan birini görünce Vini deliye döner ve tekrar sihir yapar. Bu sefer her
şey aynen olması gerektiği gibidir. Yine mevsimlerden kıştır, kar yağışlıdır ve
hava buz gibi soğuktur. Vini mutfağında kendine sıcak çikolata hazırlar ve bir
dilim kek yer. Kedisi Vilbur’a da ılık süt verir. Yatağına yatar ve pencereden
dışarıyı seyrederken “Yatağımız sıcak ve yumuşak. Galiba kış mevsimi de çok
güzel” der. Kitabın verdiği mesajı yazmak anlamsız, çok açık ve eğlenceli bir
dille veriliyor zaten. Beni en çok etkileyen Vini’nin sabrının, bu durumdan
kazanç elde etmeye çalışan biri (dondurmacı) ortaya çıkınca taşması oldu. Vini’nin Dolap’taki yeri için şuraya
bakabilirsiniz.
Vini'yi biz de gecen kistan beri okuyoruz ve cok seviyoruz. Bu kis bir havanin cok soguk oldugu bir ara, Su'cuk da durdu durdu, kis mevsiminden cok sikildim ben diye pufladi :)Diger kitaplar da cok guzel gorunuyor, tr listemize ekledim hemen. Bu arada kitabiniz hala annemlerde duruyor, duyurulur...
YanıtlaSil