30 Mart 2012 Cuma

Bi Öpiim, Geçsin mi Hemen?

Geçen hafta cuma akşamı değil Ankara’ya, Türkiye’ye geldiğimizden beri ilk defa caz dinlemeye hem de Sibel Köse’yi dinlemeye gidecektik, gittik de. Çoook iyiydi hatta iyiden de öteydi. Neyse, konu bu değil, Selin biz evden çıkarken oyun ablası geldi diye sevinçten düz duvara tırmanacak kadar sağlıklı gözüküyordu. Eve döndük, diğer oyun ablamız Beste’yi yolcu ettik ve hemen meleğime bakmaya odasına gittim. Eğilip bir öpeyim dedim, baktım alev alev yanıyor. Hiç öyle çabuk ateşlenen bir çocuk değildir. Neyse hem kulaktan, hem kol altından ölçtük, gördüğümüze inanamadık çünkü:39.2. Çok şükür biraz şiddetli geçen bir grip teşhisi koydu doktorumuz, şurubunu ilacını verdi ve Selin burun akıntısı devam etse de perşembe günü itibariyle ayağa kalkıp zıpırlık yapacak kadar iyileşmişti. Şimdi az buçuk bu blogtan bizi tanıyanlar hemen şu soruyu sorabilirler tabii: Sıra kimdeydi? Bu sefer ikinciliği Selin’den de ağır bir biçimde babası aldı. Bitti mi? Elbette hayır. Salı gecesi başlayan ve çarşamba akşamı itibariyle beni yataklara seren berbat bir vaziyetteyim. Bundan öncekileri biraz da zorunluluktan ‘hastayım ayaktayım’ modunda geçirdiğimden bu seneyi böyle kapatacağım herhalde diyerek erken sevinçlere gark olmuştum. Bu senenin ağır gribinin zamanı da buymuş demek ki.
Biz bir taraftan anne ve baba olarak birbirimize bakmaya çalışıyor, diğer yandan bizi yanaklarımızı okşayarak “ay ay, nasıl da hasta olmuş annem, babam? Bi öpiim geçsin mi hemen?” diyerek seven ve tabii 2 dakika sonra bu sevgi gösterilerine rağmen bizimle oynayamadığı için mızıldayan ve sonuçta kendini durmaksızın masal anlatmaya veren Selin’i sabırla dinlemek için zorluyoruz. Bu konuda söyleyecek tek bir lafım bile olmaması gerektiğini, yıllaaar yıllar önce aynı zulümle titrettiğim aile fertlerinden nezaket dolu sözlerle duyunca, kendimi “Al işte, bana benzemiyor deyip duruyordun, şimdi benziyor. Memnun musun?” diye haşlarken buldum. Yani kısacası yine kendime kızacak bir şey bulmuş oldum. Sıkıldım tabii bu kendini didik didik eden anne modelinden. Neyse ki artık her daim değil de arada bir yokluyor. Bu seferkini hastalığıma veriyorum.   
Bu yazıyı da iki gün boyunca ‘iki dakika yaz, bir saat dinlen’ düzeniyle yazabildim. Şimdi düşününce zorum neydi, bilemedim. Aslında kitap tanıtımı yapmak üzere başladım yazıya ama daha önceden yazılmış kitap yazılarımı düzeltecek halim bile kalmadı.
Bir de Pazartesi günü başlayıp hastalığıma rağmen sürdürdüğüm ve istemesem de bu 5 gün içinde 1,5 kilo verdiğim (ödem atıyor da olabilirim) Karatay diyetimi anlatacaktım. Artık iyileşince ...Boşuna dememişler 'her şeyin başı sağlık!' diye.
Herkese bol okumalı ve sağlıklı bir hafta sonu diliyorum.

Not: Fotoğraf, Ocak ayında Gordion AVM'de sergilenen kaplumbağa heykellerinin üzerindeyken çekildi.


4 yorum:

  1. Oyy, cok gecmis olsun size! O bitmeyen masal anlatma seanslarindaki halinizi tahmin edebiliyorum :) Kolay gelsin cok! Resme bayildim, ne guzel bakmis oyle!

    YanıtlaSil
  2. Çok geçmiş olsun, acil şifalar dilerim.

    YanıtlaSil
  3. çok çok geçmiş olsun, hemen geçsin gitsin.. kendine ve prensese iyi bak!
    sevgiler
    gorki

    YanıtlaSil
  4. ekleme. yeni yazılarını bekliyorum canım. hasretle öperim
    sevgiler
    gorki

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails