11 Temmuz 2011 Pazartesi

Bazı Turistik Tesisler

Geçen yıl yaz sonu bazı turistik tesislerle ilgili bir yazı yazmış ama ben bloga aktarana kadar yaz bitivermişti. Nihayet! İşte daha önce söz verdiğim üzere, geçen sene gittiğimiz, kaldığımız tesislerle ilgili bir kaç (!) satır...
Turunç Loryma Otel: Bunca yıllık turizmciyim, hani şu son 4-5 yılda açılan en yenilerini bilemem tabii ama gördüğüm en geniş apartlar burada. Apartların hiçbirinin pencerelerinden veya balkonundan diğerlerini görmek mümkün değil. İsteyen balkonuna çıkıp üstsüz bile güneşlenebilir yani.  Turunç koyunun yapısı gereği sahilden uzak ama 30-45 dakikada bir olmak üzere servis var. 5-6 dakikada sahildesiniz. Bir traktörün çektiği, üstü tenteli, oradakilerin çekçek dediği şeyle sahile inip belediyeye ait plajdan günlük gayet makul bir ücret ödeyerek (sanırım 10 veya 15 TL idi) denize girmek ya da tesisin havuzundan yararlanmak mümkün. Tesiste yemekler açık büfe ve bilhassa kahvaltısı çok çok iyi. Denize uzaklığının dışında olumsuz tek tarafı, dik sayılabilecek bir yamaca kurulduğundan apartların büyük kısmına ulaşmak için biraz yokuş çıkmak gerekiyor. İyi tarafı çocuklu ailelere ve yaşlı çiftlere en yakındaki apartlardan yer veriyorlar.  Çocuk klübü her gün belli saatler arasında açık ve çocuk havuzuna yakın. Çocuklar Türkçeyi gayet iyi konuşan genç bir Alman kadın gözetiminde oyunlar oynuyorlar. Tesiste bir de mini çiftlik var. Teoman yaz okulundayken Selin’le neredeyse her gün kahvaltıdan sonra çiftliğe gidip hayvanlara bakmıştık. Selin o zamana kadar sadece kitaplarda gördüğü atların, eşeklerin, ineklerin ne kadar büyük olduklarını görünce önce fena halde korktu. Sonra buzağıların yanına gittik, onlar bile büyük geldi ama en azından buzağıların yanında kucağımdan inebildi. Sonra koyun ve keçilerin olduğu ağıla gittik. Orada da sanki ayağına diken batmışta çıkmıyormuş gibi durmaksızın bağıran kuzuları ve keçileri görünce bir tuhaf oldu. Ama sanırım en büyük şoku temizlik konusunda yaşadı. İlk gün çiftlikten ayrılıp tesise doğru yürürken (bu arada çiftlikle tesisin arası taş çatlasın 40-50 metre) “buyası biyaz pis anne” dedi. Kitaplarda hep tertemiz ve sevimli renklerde çizilmiş hayvanları görüyor, şaşırdı tabii  yavrucak. Ertesi gün “çiftliğe gidelim mi?” diye sorduğumda önce kesin bir tavırla “hayıy, oyası pis” dedi, sonra biraz düşündü, dayanamadı ve “ebet ebet gideyim, kuzuyaya meyama diyeyim anne” dedi. Apartta kahve makinesinin bile olduğu bir mutfakta yavrunuza isteğinizi pişirip yedirebilmek hoş bir ayrıntı ama tatilde sizi ne kadar dinlendirir, bilemem:) Fiyatlara gelince; tesisin sunduğu imkanları, mutfağının başarısı ve mini çiftliği gözönüne alındığında çok makul kalıyor.
İzmir Balçova Termal Tesisleri: Ne çocukla ne de çocuksuz gidilebilecek bir yer. Kuruluş amacına uygun olarak sağlık sorunları olanlara hitap eden bu yüzden de ağırlıklı olarak 60 yaş ve üzerindekilerin kaldığı, içeri girdiğiniz andan itibaren ruhunuzun kasvetle sarmalandığı bir tesis. Yemekler sıradan bile değil. Halbuki İzmir’in en uyduruk lokantasında bile Ege’nin lezzetlerini tatmak mümkün. Zorunlu değilseniz gitmeyin diyorum ve daha fazla yazacak bir şey bulamıyorum, maalesef.
Belek Club Ali Bey: Çocukla(rla) gönül rahatlığıyla gidilebilecek bir hayli tuzlu fiyatı olan ama buna değen bir tesis. Üstelik seyahat acentalarının erken rezervasyon sistemiyle gayet uygun koşullarla ödeme yapmak mümkün. Aquapark sebebiyle çocuk ve engelli dostu denen tesislerden. Öyle çook geniş bir alana kurulup her bir ünitesi oraya buraya serpiştirilmiş tesislerden değil, gaayet derli toplu. 13 tane konak var, bazıları 3, bazıları 2 katlı. Tesisin her birimine girişte çocuk ve engelli arabaları için rampalar var. Bir büyük havuz, bir sessiz havuz (suda oynamak için değil de benim gibi kesintisiz yüzmek isteyenler için düşünülmüş) ve bir çocuk havuzu var. Aqua Park tesisin diğer ucunda. Bu da gürültü faktörünü ortadan kaldırıyor. Birimlerin yerleşimi, konakların yapısı kısaca tesisin tasarımı çok başarılı. Her şey Osmanlı konsepti üzerine oturtulmuş fakat katiyen insanı baymıyor. 
Yemeklere gelince; çok ama çok zengin ve lezzetliydi. Bilhassa Türkiye’ye döndükten sonra Ankara’da bir tane bile gerçek Çin Lokantası bulamamış ve Çin mutfağını çok seven birisi olarak epey canımı kandırdım. Selin’e neredeyse her öğün farklı bir balık yedirdim. Maalesef tatlı bölümü acayip başarılıydı ve doğal olarak iki kilocuk alıp döndüm. Ana Restorantın dışında bir de sahilde denize nazır bir restoran vardı ki her gece orada yemek yemediğimize çok pişman olduk. 
Animasyonların ve ekibin ne kadar iyi olduğundan daha önce bahsetmiştim, sanırım. Tesisin, çevreye duyarlı bir şahsiyetseniz eğer, olumsuz olabilecek tek yönü kumsalının caretta carettaların yumurtlama alanı içinde kalması –ki aslında o bölgedeki bütün oteller için aynı şey geçerli. Dediklerine göre, sıkı kontrol altında tutup eğer bir caretta yumurta bırakmışsa kumsalda hemen o alanı çevreleyip uyarı levhası asıyorlar. Biz şahit olduk. Bir gün önce kumsalın o bölümünde hiç birşey yokken ertesi gün hemen çevrelenmiş bir alan ve levha vardı. Bu uygulamanın ne kadar yeterli olduğunu anlamak için o bölgede bırakılan yumurtaların ne kadarının yaşadığına dair istatistik tutulmasını, eğer eskaza böyle bir istatistik tutuluyorsa her yıl ilan edilmesini istemek gerekir bence. Bir dolu lafı edilen bunca ihtimam bir işe yarıyor mu yaramıyor mu görmek lazım, dii mi?
Tesisle değil ama Belek’le ilgili önemli bir  husus; katiyen serinletmeyen ve dalgalar yüzünden adamı serseme çeviren denizden hoşlanıyorsanız sorun yok, ne ala! Ama eğer benim gibi, deniz dediğin soğuk olur diyenlerdenseniz, havuza mahkum kalabilirsiniz.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails