18 Haziran 2010 Cuma

Selin'in Kitaplığından...-17, 18

Geçen haftadan bu haftaya kalan kitabı, son dönemde okuduğumuz en sevimli Türk(iye) yapımı çocuk kitabı olarak ilan ediyorum: LİMON AĞACININ ŞARKISI. Bu güzel kitabı Arslan Sayman yazmış, Deniz Üçbaşaran resimlemiş, Redhouse Kidz’de yayımlamış. Kitabın konusunu anlatmak yerine ilk sayfasında yer alan satırları aktarıyorum. Kitaba neden bayıldığımızı en iyi bu satırlar anlatır herhalde.



Dalımda bir kanarya
Şakıyıp duruyordu
Birden şunu fark ettim
Bir şarkı söylüyordu

Önce biraz dinledim
Sonra ona seslendim
“Bu şarkıyı bana da
Öğretir misin?” dedim.

Ağırlıklı olarak pastel renkler, yeşilin ve sarının tonları kullanılmış. Çizimler çok güzel, net, sade. Selin’e yatmadan önce okudum bu kitabı ilk defa. Sonra ışığı kapatıp çıktım. 2 dakika sonra “Anne! Anne!” diye seslendi. “N’oldu canım?” diyerek odasına girdiğimde “Anne bi daa limon aacının şaakısını oku, yüffen” dedi. Elimde küçük el feneriyle yatağın yanına oturup 3 kere daha okudum kitabı. Ertesi sabah “Şarkı söyleyelim mi tatlım?” diye sorduğumda “evet anne, limon aacının şaakısını söyeyeyim beyabey” dedi. Artık her gün en az bir kere okuyoruz bu kitabı.

Bu haftanın kitabı, Ankara’da arayıp bulamadığım ve hazır İstanbul’a gitmişken ve nasıl oldu bilmiyorum ama bir şekilde Beyoğlu’na yolum düşebilmişken, bilhassa İngilizce çocuk kitapları konusunda gerçek bir hazine olan Pandora’dan aldığım, BİSİKLET, KIZAK ve VAPUR. Kitap Tudem Yayınları’ndan ve Hırvat ressam Svjetlan Junaković’e ait. Bu kitapla daha doğrusu seriyle ilgili daha önce Umurcuğum iyi şeyler yazmıştı ve sanırım bir ara, sevgili Füsun da bu kitapla ilgili bir şeyler yazacağından bahsetmişti. Epeydir de alınacaklar listesinin başında duruyordu. Bulmuşken kendimi tutamayarak “Çayır, Ahır ve Çiftlik Evi” kitabını da aldım. Aldığım diğer kitapları da –ki itiraf ediyorum, azıcık kendimi kaybettim ve abarttım, Selin’e okuyup tepkilerini gördükten sonra tanıtacağım sırayla. Son üç gündür hani “elinden düşürmedi” tabiri var ya, Selin aynen o halde dolaşıyor evin içinde. Yemek yerken, tuvaletteyken ve hatta oynarken… Öyle ki yatmadan önce defalarca okuttuğu yetmiyormuş gibi bir de koynuna alıp uyuyor. Açıkçası kitabı ben de çok beğendim ama çeviriye biraz daha özen göstermeleri gerekirdi diye düşünmeden de edemedim. Tabii yine redaktör gözüyle okuduğumdan çok önemli bulduğum bir hatayı da söylemeden duramayacağım. Maalesef bu kitapta da fok yerine fok balığı denilmiş. Sanırım kafiye olsun diye…

Bu arada bir önceki kitap tanıtımı yazımda Sevgili Behiç’in (Ak) Karadeniz’deki Yunus kitabıyla ilgili naçizane uyarımı Can Çocuk dikkate almış ve bir yorum göndererek (bkz. yan sütun) bir sonraki baskıda düzeltileceğini belirtmiş. Çok memnun oldum. Umarım Tudem de bu yazımı dikkate alıp bir sonraki baskıda bu önemli hatayı düzeltir.

1 yorum:

  1. evet ben hala yazamadım:) defne çok seviyor bisiklet kızak ve vapuru yalnız ben kitapta vapur göremedim, o da ayrı bir hihaye, fok balığı gibi. birçok bilmeceyi de yarım yamalak ezberlemiş, arada söylüyor. ah bu kitap işi ne olacak bilmiyorum, hala almak istiyorum bir de limon ağacı çıktı bak şimdi:))

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails