11 Mayıs 2010 Salı

İstanbul Günleri 3

Valla bu İstanbul Günleri gazetelerdeki yazı dizilerine döndü. Bu sefer de Turkuazoo – Akvaryum ziyaretimizi anlatacağım ve üzgünüm, dördüncüsü de var. Ama sizi temin ederim final yazısında çok eğleneceğiniz videolar olacak.
“Hafta sonu kalabalık olur, en iyisi biz hafta içi bir gün gidelim” dedik ve perşembe gününde karar kıldık. Fakat heyhat! Kör talih diye bir şey var. O gün tam da o gün, tam 4.000 (yazı ile dört bin) ilköğretim öğrencisinin okulları da Akvaryum’u ziyaret etmeye karar verince ve benim bundan içeriye girdikten 1,5 dakika sonra haberim olunca inanılmaz gürültülü ve mücadeleli bir öğleden sonra geçirdik. Gürültü elbette çocukların hep bir ağızdan konuşmalarındandı. Gerçi, on çocuk birlikte hayret etse gürültü olmasına yetiyor zaten:) Bir de pusetle dolaşmaya çalışınca epey zor oldu.
Ama haklarını teslim etmem gerek, çocukların büyük çoğunluğu Selin’e ve diğer küçük çocuklara karşı gayet dikkatli ve kibardı. Maalesef aynı şeyi özellikle bir kadın öğretmen için söyleyemeyeceğim. Pusetle akvaryumların önünde durmamam gerektiğini bir polis edasıyla söylediği gibi, utanmadan beni haşlamaya, neden o gün orada olduğumu kendince sorgulamaya filan kalkıştı. Nasıl bir öğretmendir bilemiyorum, belki işinde çok iyidir. Ama bana hayatımda ilk defa birine “...ama iyi bir insan değilsiniz” dedirtti. Ben böyle bir lafı üstelik kızımın yanında ettim diye fena sarsıldım, uzun uzun düşündüm filan ama kadının zerrece umurunda olmadı. Halbuki hiç bir hakaret veya küfür birisine iyi bir insan olmadığını söylemekten ağır değildir, bence. Öyle hanım evladı filan  değilimdir. Turizm sektöründe 18 yıl geçirmiş, her tür küfrü duymuş ve bazılarını da dolu dolu kullanmış biriyim üstelik. Ama buraya da yazdığıma göre –baksanıza kaç satır sürdü- bayağı etkilenmişim ben ettiğim laftan.
Neyse ki kalabalık, gürültü vs. gibi etkenleri göz ardı ederek acayip güzel vakit geçirdik. Bir ara Selin uzun zaman pusette oturamayıp yürümek isteyince akvaryuma mı geldik, hamama mı girdik bilemedim:) Bakmayın siz kucağımdayken yanağıma yapışmış haline. Benim Munise kızım tarihinin en zıpır hallerini takınarak beni peşinden koşturup perişan etti.  İtiraf ediyorum, kalabalıkta bayağı tedirgin oldum.
(Sol üstteki balık vatoz, sağdakilerin de kum balığı olduğu söylendi.) 
Akvaryuma gelince; içerisi bir hayli loş hele bazı bölümler bayağı karanlık. Herhalde balıkların türleriyle ilgili bir zorunluluktur diye düşündüm. Hem yürüyerek hem de yürüyen bantla geçilebilen bir tünel yapmışlar. Köpek balığını görmek ve resmini çekebilmek için iki kere bu tünele girdik.
(Yine sol üstteki balıklar piranhalar)
İlkinde Selin neye, nereye bakacağını şaşırmış haldeydi, ayaktaydı ve bir saniye bile yerinde durmadı. Elbette Selin’i zaptetmeye çalışmaktan köpek balığı filan göremedim.
İkincisinde Selin’i pusetine oturttum ve bu sayede kocaman vatozları, köpek balığını ve yavrusunu görme, Selin’e gösterme ve fotoğraflama şansım oldu. Selin’in köpek balığını görünce ilk tepkisi hafiften korkmuş bir suratla “Oooooo!” idi.
(Yine sol üsttekiler Nemo ve akrabaları)
Akvaryumun bana göre eksik taraflarından biri balıkları tanıtan bir broşürün olmamasıydı. Gerçi her akvaryumun yanında açıklamalar vardı ama kalabalıkta, karanlıkta ne not almak ne de fotoğraflamak mümkündü. Dolayısıyla fotoğraflarını gördüğünüz balıkların isimlerini maalesef yazamadım. Bu arada adını bildiğim balıkları nedense sol üst köşeye yerleştirmişim hep:)
Sonuç olarak, Selin'in her akvaryumun önüne geldiğimizde "A-aa! Anne bak! Başşa bayık, bu büyük, bu küçük, bu kocamaan". "Bayıkya bi buydan bi oydan geyiyo (Balıklar bir buradan bir oradan geliyor)" demesi, durup durup kikirdeyerek küçük kahkahalar atması tüm yorgunluğuma değdi.  Sanırım meleğimi her yıl en az bir kere Akvaryum'a götüreceğim. Her yaşın gözüyle başka bir şeyin dikkatini çekeceğini ve her defasında yeni şeyler öğrenebileceğini düşünüyorum.

Not: İlk fotoğraf, girişte siyah bir panonun önünde, üst köşeye konmuş oyuncak köpek balığına bakmanız sağlanarak işletme tarafından çekilip foto montajla bu hale getiriliyor. Size de 15-20 TL bayılıp satın almak kalıyor.

4 yorum:

  1. Ne garip ben seni küfrederken düşünemiyorum Çiğdem. Bu arada üçüncü fotoya (altın lüleyle sen yanak yanağa) bayıldım

    YanıtlaSil
  2. Geçen hafta ya da 10 önce filan ben de ordaydım... Ama tek başıma... Bir dahaki sefere Nilsu da olacak. Eminim Selin de çok sevmiştir:)

    YanıtlaSil
  3. Umurcuğum,
    Valla maalesef bazen öyle bir küfrederim ki... Bilhassa trafikte. Sen en iyisi Nes'e sor, sana nasıl şoke olduğunu anlatsın:) Kötü bir şey tabii ama onca yıl turizm sektöründe çalışınca neredeyse kaçınılmaz oluyor. Su damlamı öperim.

    Özlemciğim,
    Sevmek ne kelime bayıldı bayıldı. Günlerce kendince balıkları anlattı da anlattı:)
    Sevgiler,
    ç.

    YanıtlaSil
  4. Evet yaa...Orff dersinden dönüyorduk ve Tunalı caddesindeydik. Nasıl şok olmuştum...Hatırlayınca koptum şimdi! Sana herşey çok yakışıyor canım arkadaşım,seviyorum ben seni;)

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails