Aslında başka bir konu üzerine yazmayı planlıyordum ama birden uzun zamandır banyo kabusumuzla ilgili yazacağım deyip deyip hiç bir şey yazmadığımı fark ettim. Bu, daha önce söz verdiğim yazıdır.
Banyo terörü yaz tatilinden döndüğümüzde, plastik oyun havuzundan küvetimize tekrar transfer olunca ve maalesef açar açmaz çok şiddetli akan duş başlığımızın yüz göz, saç baş bırakmayarak her tarafımızı ıslatmasıyla başladı. Önceleri ne küvetten ne de saçlarının ıslanmasından hiç korkmayan meleğim birden bire banyo karşıtı bir canavara dönüştü. Banyoya adımını atar atmaz bir çığlık, kıyamet. Zannedersiniz ki tazyikli suyla işkence ediyoruz:) Halimiz şuydu: Önce Teoman’la kriz masası toplantıları yapıyoruz. En ince detayları konuşuyoruz ve kaş göz işaretlerimizin manalarını tekrarlayıp mutabık kalıyoruz. Tüm dayanıklılığımızla harekete geçiyoruz ve... Sonuç: Şampuan kısmına geldiğimizde yine aynı terane.
Bütün bu ağlamaların arasında şunu keşfettim ki aslında suyla oynamaya bayılıyor ve bıraksam bütün gün o küçücük plastik havuzda oynayabilir ama duş başlığından hiç hoşlanmıyor. Bunun üzerine pazardan küçük bir plastik kova ve küçük bir maşrapa aldım. Amaniin! Değmeyin keyfine. Su dolu maşrapayı zar zor tutuyor, büyük bir keyifle suyu havuzun içine doldurduğu ördeklerinin üzerine döküyor. Eh, haliyle sular her tarafa saçılıyor ve küçük sevinç kahkahaları atılıyor. Ben derhal burada devreye giriyorum ve önceden hazırladığım ovunma beziyle bir güzel yıkıyorum. O kadar kendinden geçiyor ki kolunu kaldır tatlım, ayağa kalk bir tanem gibi komutlarımı ikiletmeden hemen yerine getiriyor. Bu sefer maşrapayla kendi üzerine sular döküyor foşur foşur. Tam sıra saç yıkamaya geliyor, kızılca kıyamet kopuyor. Duymamaya çalışarak en en hızlısından saçlar da yıkanıyor. Tavşan kulaklı bornozunu giydirip aynaya bakıyoruz ve “sular akar şırıl şırıl, Selin olur pırıl pırıl” diye başlayan bendenize ait uyduruk banyo şarkımızı söyleyip odaya geçiyoruz.
Şimdi bu durum epey uzayınca üzerine bir dolu internet araştırması, kitap okumaca filan, çareyi arkadaşlarıma danışmakta buldum. Ayça’nın Pi-nik Kuş’unda Mothercare’in şampuan kalkanı adıyla satılan bir ürününü gördüm. Hemen aradım ve sadece Ankamall’de olduğunu öğrendim. Umurcuğum bir telefonumla alıp kargoya verip bana ulaştırdı. Hemen o gün denedim ve sonuç, hüsran. Bir kere maalesef ıslanınca kafada durmuyor ve en ufacık bir baş hareketinde hemen düşüyor. Hata bendeydi aslında. O dönem kafasında toka bile tutmayan kızımın bunu da tutmayacağını tahmin etmem gerekirdi. Yine de üj-bej kere daha denemeler yaptık ama nafile çaba. Tabii, aynen banyo dolabına kaldırdık.
Arayışlarıma bir son verdim mi? Hayır! Banucuğum, hemen bana bir video gönderdi. Çocukların yüzerken başını suya sokma korkularının nasıl giderileceğine dair çok faideli bir video. Hemen izledik ve uygulamaya geçtik. Fakat maalesef bu 1,2,3 numarası da işe yaramadı. Kızımızın 1,2,3 derken gülücükler saçıp aynı salisede ağlamaya başlamak gibi bir becerisi olduğunu da böylelikle öğrenmiş olduk.
Günler böyle içimi daraltarak geçerken ve çılgınca çalışıp oğulcuğunu bile zor gören narin perim Sibelciğimle, gmail üzerinden iki satır yazışırken, bana bir maşrapadan bahsetti. Bir sebepten Cepa’ya yolum düşünce hemen Joker’e girdim ve Sibel’in bahsettiği maşrapadan aldım. Eve döner dönmez bir heves, hemen kullanayım dedim. Baş kısmına geldiğimizde tam yine ağlamaya başlayacaktı ki “bak tatlım, şimdi başına su dökeceğim ve hiç yüzüne gelmeyecek, haydi 1,2,3...”dedim ve suyu döktüm. Meleğim tam ağlamanın eşiğindeyken ve ben kendimi bu duruma hazırlamaya çalışırken aniden sadece suyun sesini duydum ve kulaklarıma inanamadım. Susmuştu, yüzüne su gelmeyince susmuştu. Tekrar su dökmeye kalkıştım, biraz mızıldadı. Bir de baktım ki sakince geriye doğru ittirdiğim kafasını yine öne eğmiş. Hemen pozisyonunu değiştirip kafasını arkaya atmasını söyledim. Kafasını kaldırmakla yetindi ve bana o da yetti. Maşrapanın özelliği suyun döküldüğü kısmın elastik bir malzemeden yapılması ve dolayısıyla alnına dayadığınızda kafasının şeklini alarak yüzüne su akmasını engellemesi.
Banyo sonrası biraz düşününce Meleğimin kafasında öncelikle arka ve ön kavramlarını iyice oturtmam gerektiğini anladım. Koskoca insanlar bile telaşlanınca ya da gerilince bildiği şeyleri unutabiliyor. Bütün bunları yeni yeni öğrenmeye başlayan miniciğim nasıl unutmasın? Hemen birkaç kere zıt kavramları tekrarlama seansı yaptık.
Son durum şu: Banyo öncesi ikna ifadeleri içeren kısa bir açıklama yapıyorum ve havuzun içine duş başlığıyla su doldururken beni seyretmesini sağlıyorum. Su miktarı arttıkça elinde tuttuğu ördekleri suya bırakıyor. Önce bebeği Şirin’i (babaannesinin Brüksel’den gönderdiği , orta büyüklükte ve en çok saçı olan bebeği) soyup suya oturtuyoruz. Ardından Selin soyunup oturuyor ve 10-15 dakika ördekler ve bebeğiyle oynuyor. Selin bebeğini yıkarken bende onu yıkıyorum ve sıra saçlara gelince önce gözlerine bakarak ne yapacağımı söylüyorum, sonra da elastik maşrapayı kullanarak 1,2,3 yöntemiyle yıkıyorum. Bu arada ya bir yerlerden duyduğum ya da kendi uydurduğum bol banyo temalı şarkılar söylüyorum. Hiç mi itiraz etmiyor? Elbette ediyor, hem de her fırsatta. Ama artık ağlamıyor, çığlıklar atmıyor. Önemli olan suratına su gelmediğini fark ettirmek. Çünkü bazen itirazlarını otomatiğe bağlıyor, bir çoğumuzun belki de hepimizin iyi bildiği üzere. Bütün bu seromoni de önemli bulduğum iki husus var.Başlangıçta yaptığım konuşma ve sıra saçlarına geldiğinde onu sakince haberdar etmem –ki adam yerine konulduğunu hemen anlıyor ve ciddiyetle dinliyor. Umarım böyle böyle bu saç yıkama işini en kısa zamanda sorun olmaktan çıkarırız.
Not: Yukarıdaki fotoğraf Temmuz ayında Ayvalık'ta çekildi. Bir gün evde banyo yaparken de böyle mutlulukla gülmesini istiyorum. Bakalım ne zaman?...
Çiğdemciğim,
YanıtlaSilŞimdi siz bize geliyorsunuz. Ya da biz size farketmez. Hani senin bilmeden su damlası adını taktığın aslında bir su kuşu olan Ada ile Selin'i banyoya sokuyoruz. Sizin sorun çözülüyor. Ada kafasını doldurduğum havuza-küvete sokup saçlarını kendi ıslatıyor. Sonra da mutluluk çığlıkları atıyor. Duşu alıp kafasına tutuyor, kendi saçlarını kendi yıkıyor. Bu çocuklar da en çok birbirlerinden öğreniyor.
Umurcuğum,
YanıtlaSilİşte budur! Ben soruna şimdiden çözülmüş gözüyle bakabilirim artık. Hatırlarsan Meleğim tuvalate oturmaya da Mira'yı gördükten sonra başlamıştı. Benim önerim bize gelmeniz. Selin'in durumu belli. Bir de abartmayayım, bilmediği bir banyoda yıkanmasını beklemeyeyim kızımdan. Ay, aklınla bin yaşa canım arkadaşım!
Öperim,
ç.
Bir ara bende aynı sorunu yaşamıştım,çok kısa bi zaman öncesine kadar..taki banyoda kafasına suyu döküp balık balık diye güldük babasıyla,şimdi her banyoda balık balık yap ennecim diye diye gülüyor..şükür:)))
YanıtlaSil