1 Aralık 2009 Salı

Kasım Ayının Geniiiş Bir Özeti

Eveeet, koskoca Kasım ayını sadece bir yazıyla kapatmış bulunuyorum. Bu durumda hiç te kısa olmayan bir özet geçsem iyi olur gibi geldi bana. Başlıyorum.
Bir önceki yazısının konusunu oluşturan larenjit hastalığından kurtulur kurtulmaz Ayrancı Organik Pazarı’na gittik. Başta Yıldız İbrahimova’nın konseri olmak üzere çeşitli etkinliklerin olduğu Çocuk Şenliği vardı. Kızlar çetesi ve anneleri olarak gittik ve havanın açık olduğu sayılı günlerde yarım saatliğine dışarıya çıkmasının kızıma katiyen yetmediğini, geniş alan bulunca başını alıp gitmek istemesinden net olarak anladık. Günün en akılda kalan anları;
Selin’le Ada’nın birbirlerinin ayranlarını ayıla bayıla içmeleri – ki birlikte üç tane ayran içtiler,
Zeynep’le Ada’nın birbirlerini besleyip canım arkadaşım muhabbeti sergilemeleri,
Ada’yla Selin’in pustlerinde oturarak büyük ustalıkla idare ettikleri manevralarla Upsy Daisy’i kim tutacak çekişmesi,
Mira’nın Selin’i elinden tutup bir yerlere götürmek istemesi ve bir süre sonra Selin elini bırakmak isteyince bana gelip ciddi bir şekilde ‘kızına bir şey söyle, elimi tutmuyor’ manasında sesler çıkarması,
son olarak Mira’nın kuru dut tezgahından ayrılmayarak tek tek dutları götürmesiydi.
Bu ayın en önemli olayına geldi sıra. Adamızın esasen 24 Kasım olan doğum gününü Banu ve Mira bayramda burada olmayacaklar diye, Umur daha erken bir tarihte düzenledi.
Meleğim uzun zamandır görüşemediği eski:)arkadaşları Emre Jr.ve Çınar’la, tabii ben de anneleri narin perim Sibelciğim ve en bi şayane çocuk gelişim uzmanımız Serminciğimle kısa da olsa hasret giderdim.

Doğum gününe dair detayları Adacığımın blogundan okuyabilirsiniz.

Bayram öncesi Neslihan’ın izin alması bizim kızlara yaradı. Önce Cuma günü Zey-Nes bize geldiler.
Öğlen Gece Bahçesi başlarken müzikle beraber dans etmeleri,
yanyana koltuğa oturup keklerini yiyerek programı seyretmeleri hakikaten seyirlikti.
Takip eden Salı günü bu sefer biz Zeynep’lere gittik. Mavişim şahane evsahipliği yaparak önce Selin’i elinden tutup odasına götürdü.
 
Sonra salonun bir köşesindeki ev şeklindeki çadıra çağırdı.Fındık ve kuru dut koyduğumuz minik tabaklarını da yanlarına alıp biraz oynadılar. Yine birlikte Gece Bahçesi’ni seyrederler diye düşündük ama bu sefer oynamak daha eğlenceli gelmiş olacak ki pek ilgilenmediler.
  
Meleğim koltuklar rahat mı diye test etti:)
Mavişim Selin’in bluzunun düğmesinden çıkan ipliği görüntüyü bozuyor diye kopartmak için çok uğraştı:)Birbirlerini muah muah diye öpmekten bir hal oldular. Uyku saatlerini bir hayli geçirerek vedalaştık.
 
Bayramın ilk günü havayı güzel görünce ODTÜ’ye gidelim yürüyüş yapalım dedik.
İn cin top atıyordu, Meleğim de özgürce oradan oraya koşturup durdu.
Bir ara çantasını taşımak gibi iddialı bir işe girişti. Kimin tersine, kimin Mersin’e gittiği hiç belli olmadığından son fotoğrafla ilgili yorum yapmamayı tercih ediyorum:)
Bulaşık makinesiyle ilişkisindeki son noktayı gösteren, pazar günü çektiğim aşağıdaki fotoğraflar üzerine de söyleyecek söz bulamadım:)...



3 yorum:

  1. Fotograflar muhtesem olmus Cigdemim. Ama ne yalan soyleyim en cok babayla olan fotografi sevdim. Ve munusemin yasina gore neden bu kadar uzun oldugunu da anlamis oldum. Tabi becerikliligini de anneden almis kar tanem. Pek ozledim sizi ya. Banu'ya laf atiyoruz hadi gelin diye ama biz ayni kentte bulusamiyoruz. Aman aman

    YanıtlaSil
  2. Bulaşık makinesi fotoğrafları müthiş hakikaten! Barış'ın bu harekete paralel olan, çekmece içine oturmuş içeriği kurcalarken bir resmi vardı...

    YanıtlaSil
  3. Cok keyifli bir kasim ayi gecirdik gercekten de...babali fotograf bence cerceveletip duvara asmalik! opuyorum munisemi ve seni:)

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails