29 Haziran 2009 Pazartesi

Ankara Kalesi’nde Şenlik Var (dı)!

14 Haziran pazar günü hızımızı alamayarak ve şenliği bahane ederek Banu-Cenk-Mira üçlüsüyle Kale’ye gittik. Meleğimin uyanması için oldukça erken bir saatti ama her sabah olduğu gibi o sabah ta gülerek uyandı. Hele bir de “attaa gidiyoruz meleğim” dediğimde hemen doğrulup kucağıma gelmek isteyişi vardı ki beni çok güldürdü. Bir gece önceden hava durumuna baktığımda 24 dereceyi görünce Munise’me kısa kollu bir penye giydirdim. Evden çıkarken son dakikada artık küçük gelmeye başlayan merserize beyaz bir hırka atıverdim çantaya. Kaleye geldiğimizde hava acayip serindi ve son dakikada aldığım hırkanın varlığını unutup ‘bu ne şaşkınlık’ diyerek kendimi yerken, Banu’cuğum dikkatli gözleriyle çantanın içindeki hırkayı gördü de biraz içim ferahladı.Kahvaltıyı Antik Cafe’de yaptık. Gayet doyurucu ve makul fiyatlı bir kahvaltıydı. Meleğim Beypazarı gezisinde olduğu gibi yine Cenk’in kucağından inmedi. Bilhassa ben Meleğimi Cenk’in tabağındaki salatalık ve domatesleri küçücük elini çaktırmadan uzatıp alırken uyarınca, Cenk hemen çok uyumlu bir ikili oluşturduklarını söyledi. Meğer Cenk, salatalık domates sevmezmiş kahvaltıda. Tabii ki kahvaltı sonrası Meleğimin hırkası artık beyaz değildi:)
Kale’nin girişindeki dükkanın önünde duran, sanırım seramikten yapılma köpek, tavuk heykellerine kahvaltının ardından çöken rehavetle mayışmış vaziyette baktı bir müddet. Hemen ardından da Kale’nin tekir tukur arnavut kaldırımı yollarında giderken uyuya kaldı. Bir ara Kale’nin dışına çıktığımızda kukla gösterisi başladı. Mira babasının omzunda dans ederken Selin pusetinde uyuyordu. Ses o kadar yüksekti ki bir kaç fotoğraf çekip hemen uzaklaştık. Nihayet öğle vakti hava ısınınca içimden meteorolojiye söylenmeyi bıraktım.Sonrasında Atpazarı, Saman Pazarı, Koyun Pazarı...her yeri gezdik. Munise’min legoları için üzerinde hayvan figürleri olan çok sevimli kapaklı bir sepet ve henüz ne için kullanacağıma karar veremediğim ama rengine bayıldığım için almadan duramadığım bir başka sepet daha aldım. Beypazarı tecrübesinden sonra dükkanların önünden geçerken gümüşçülerden uzak durmaya çalıştım. Şenlik dolayısıyla sokağa kurulmuş uzuuun bir masanın etrafında oturmuş resim yapan çocukları seyrederken, ileride bebeğimin yapacağı her resme sanat eseri muamelesi yapmaya ne kadar teşne olduğumu fark edip kendime güldüm. Geziyi, And Cafe’de dondurma yiyip kahve içerek tamamladık. Bu sırada Selin’le Mira’da bitmeyen enerjileriyle şirinlik yapmaya devam ediyorlardı.
Kale gezisi bitmişti ama bizim için gün daha bitmemişti. Eve dönüp biraz nefes aldık ve epeydir görüşmediğimiz arkadaşlarımızla buluşmak üzere Marmelatte’a gittik. Büyük güzel bir bahçesi ve rahat koltukları olan bir yer, ancak çok pahalı. Munisem masada oturmayı tercih edip tuzlukla hemen iki dakikada yine kendine bir oyun kuruverdi. Biz de hafif bir şeyler yiyip sohbet ettik. Eve döndüğümüzde Meleğim yüzümüze baygın gözlerle bakıyordu. Yatağa yattıktan 10 dakika sonra da hemen uyuyuverdi.

4 yorum:

  1. Çiğdemcim 40 yıl düşünsem kaleye gitmek aklıma gelmezdi. Hatırlattığın için teşekkürler.. ilk fırsatta ben de oralara gitmek istiyorum. Öptüm MuniSe mi..

    YanıtlaSil
  2. Guzel ama yorucu bır gun olmus:)Hele hele meleğin için nasıl baygın bakmasın:)

    YanıtlaSil
  3. çok şeker selinim..
    cigdemcim, disler aynı kopya jr ile:)

    seviyoruz sizi
    sib.

    YanıtlaSil
  4. Maşallah ya, bu kız sizi takip etmeye başladığımızdan beri ne kadar büyüdü ne kadar tatlı oldu annesi:D

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails