Dün gece, yürümesine ramak kalmış, ayağı kasığına kadar alçıda bir bebekle hayat nasıl devam eder diye merak edenler ve başıma geldiğinde ne yaparım diyenler için, Meleğimle bu süreçte yaşadığımız, normal zamanda eğer şaşırtıcı bir şey yapmamışsa yazmaya gerek dahi duymadığımız bazı sıradan işleri -mesela banyo yapmak gibi- yazmaya ve ihtiyaç halinde tecrübeden doğan kullanılır bilgi haline getirmeye karar verdim. Allah kimsenin başına vermesin diyor, banyoyla başlıyorum.
Cuma akşamı Meleğimi ayağını alçıya aldıklarından beri ilk defa yıkama girişiminde bulunduk. Daha önceleri vücudunu silebildik sadece, fakat saçlarının bu kadar kirli kalmasına hiç alışkın olmadığından sanırım, kafasını, ensesini kaşımaktan bir hal olmaya başlayınca dedik ki bir daha deneyelim. İlk denememizde koli bandının çıkardığı sesten MuniSe’min ne kadar ürktüğünü unutarak ayağını naylon torbayla sararken bandı kullanma gafletinde bulunmuştum. Tabii ki sonrasında ayağını naylonla saramadığımız için yıkamaktan vazgeçmiştik. Sakinleşmesi de 10-15 dakikayı bulmuştu.
Önce banyo için gereken malzemeler listesini vereyim: Streç folyo, büyükçe bir naylon torba, çok ses çıkarmayan bant, kısa bir tabure, eline sığabilecek büyüklükte bir-iki tane banyo oyuncağı ve diğer banyo malzemeleri.
Bu sefer koli bandı değil, bildiğimiz normal bant kullandım. Fakat ondan önce alçıyı streç folyoyla biraz taşırarak sıkı sıkıya sardım ve sonra üzerine büyükçe bir naylon torba geçirdim. Eğer banyoda küvet varsa, küvetin içine yoksa duşun altına kısa bir tabure koymak işinizi çok kolaylaştırır. Meleğimi, babasının kucağına yüzü babasına bakacak şekilde fakat alçılı ayağı benim tarafıma gelecek şekilde oturttum. Böylelikle ayağına eskaza su gelecek olursa müdahale etme şansım arttı. Önce vücudunun alçılı ayak hariç her yerini duş başlığını kullanarak ılık suyla hafifçe ıslattım. Bu sırada bebişi biraz dik oturttuk ve önceden sabunlamış olduğum lifiyle sırtını sabunladım. Sonra babası biricik kızını kucağında gayet dikkatli bir şekilde hafifçe geriye doğru yatırıp bacaklarını mümkün olduğunca birbirinden ayrı, açık tutmaya çalıştı, ben de vücudunun ön tarafını bir güzel ovdum ve ardından hızlıca duruladım. Sıra başına geldiğinde babası bebişimizin kafasını biraz daha geriye doğru yatırdı. Bu esnada dikkatini dağıtmak üzere eline sığabilecek büyüklükteki banyo oyuncaklarından bir-iki tanesini tutmasını sağladım. Hızlıca iki şampuan yapıverdim. Kafasının aldığı eğim dolayısıyla hem bacağına su sıçramadı hem de yüzüne fazla su gelmedi. Bu sırada çok sevdiği bazı şarkıları peşpeşe söyledik. Dikkatlice tülbente ve havluya sarıp, oh bitti, çok şükür! nidaları arasında her zaman yaptığımız gibi biraz aynaya bakıp “banyo yaptım, tertemiz oldum” şarkısını söyleyerek banyodan ayrıldık. Bu tür istisnai durumlarda aynaya bakmak, şarkı söylemek gibi banyoda yapmaya alışkın olduğu ritüellerden vazgeçmemek gerekiyor. Bebeğin, aslında garip bir şey yok, yine her zaman ki gibi banyo yapıyorum işte, demesi lazım. Sonrasında yine yat kızım, dur kızım, bir saniye kızım lafları arasında apar topar giydirip, saçlarını taradık filan filan...
Burada önemli olan husus, anne ve babanın ya da banyoyu kimler yaptırıyorsa, ayağının durumu dolayısıyla, eyvah su kaçacak, alçı bozulacak endişesini ve gerginliğini bebeğe yansıtmaması. Sünger gibiler ve her türlü duyguyu anında farkedip müthiş tepkiler veriyorlar.
Cuma’dan beri temiz bir bebek olarak daha rahat ve mutlu mutlu oynuyor ama sanırım biz kızımızı vukuatsız bir biçimde yıkayabildiğimiz için O’ndan daha mutluyuz.
Cuma akşamı Meleğimi ayağını alçıya aldıklarından beri ilk defa yıkama girişiminde bulunduk. Daha önceleri vücudunu silebildik sadece, fakat saçlarının bu kadar kirli kalmasına hiç alışkın olmadığından sanırım, kafasını, ensesini kaşımaktan bir hal olmaya başlayınca dedik ki bir daha deneyelim. İlk denememizde koli bandının çıkardığı sesten MuniSe’min ne kadar ürktüğünü unutarak ayağını naylon torbayla sararken bandı kullanma gafletinde bulunmuştum. Tabii ki sonrasında ayağını naylonla saramadığımız için yıkamaktan vazgeçmiştik. Sakinleşmesi de 10-15 dakikayı bulmuştu.
Önce banyo için gereken malzemeler listesini vereyim: Streç folyo, büyükçe bir naylon torba, çok ses çıkarmayan bant, kısa bir tabure, eline sığabilecek büyüklükte bir-iki tane banyo oyuncağı ve diğer banyo malzemeleri.
Bu sefer koli bandı değil, bildiğimiz normal bant kullandım. Fakat ondan önce alçıyı streç folyoyla biraz taşırarak sıkı sıkıya sardım ve sonra üzerine büyükçe bir naylon torba geçirdim. Eğer banyoda küvet varsa, küvetin içine yoksa duşun altına kısa bir tabure koymak işinizi çok kolaylaştırır. Meleğimi, babasının kucağına yüzü babasına bakacak şekilde fakat alçılı ayağı benim tarafıma gelecek şekilde oturttum. Böylelikle ayağına eskaza su gelecek olursa müdahale etme şansım arttı. Önce vücudunun alçılı ayak hariç her yerini duş başlığını kullanarak ılık suyla hafifçe ıslattım. Bu sırada bebişi biraz dik oturttuk ve önceden sabunlamış olduğum lifiyle sırtını sabunladım. Sonra babası biricik kızını kucağında gayet dikkatli bir şekilde hafifçe geriye doğru yatırıp bacaklarını mümkün olduğunca birbirinden ayrı, açık tutmaya çalıştı, ben de vücudunun ön tarafını bir güzel ovdum ve ardından hızlıca duruladım. Sıra başına geldiğinde babası bebişimizin kafasını biraz daha geriye doğru yatırdı. Bu esnada dikkatini dağıtmak üzere eline sığabilecek büyüklükteki banyo oyuncaklarından bir-iki tanesini tutmasını sağladım. Hızlıca iki şampuan yapıverdim. Kafasının aldığı eğim dolayısıyla hem bacağına su sıçramadı hem de yüzüne fazla su gelmedi. Bu sırada çok sevdiği bazı şarkıları peşpeşe söyledik. Dikkatlice tülbente ve havluya sarıp, oh bitti, çok şükür! nidaları arasında her zaman yaptığımız gibi biraz aynaya bakıp “banyo yaptım, tertemiz oldum” şarkısını söyleyerek banyodan ayrıldık. Bu tür istisnai durumlarda aynaya bakmak, şarkı söylemek gibi banyoda yapmaya alışkın olduğu ritüellerden vazgeçmemek gerekiyor. Bebeğin, aslında garip bir şey yok, yine her zaman ki gibi banyo yapıyorum işte, demesi lazım. Sonrasında yine yat kızım, dur kızım, bir saniye kızım lafları arasında apar topar giydirip, saçlarını taradık filan filan...
Burada önemli olan husus, anne ve babanın ya da banyoyu kimler yaptırıyorsa, ayağının durumu dolayısıyla, eyvah su kaçacak, alçı bozulacak endişesini ve gerginliğini bebeğe yansıtmaması. Sünger gibiler ve her türlü duyguyu anında farkedip müthiş tepkiler veriyorlar.
Cuma’dan beri temiz bir bebek olarak daha rahat ve mutlu mutlu oynuyor ama sanırım biz kızımızı vukuatsız bir biçimde yıkayabildiğimiz için O’ndan daha mutluyuz.
Hala Mira'nın kafasını yıkarken ne sıklıkla bağırtmayı başardığımı düşününce sizi bir kere daha tebrik ettim. Çok zor iş ama sakinliğinizi koruyarak altından kalkıyorsunuz.
YanıtlaSilTekrar geçmiş olsun...
Not. ben senin sayfana Adı/URL seçeneğini kullanarak yorum atamıyorum.
çok çok geçmiş olsun..inanın insan ne diyeceğinide bilemiyor..yazınızı ourken sizi ne kadar tebrik ettiğimi anlatamam..zira ben bukadarını beceremezdim sanıeım..svgilerimle
YanıtlaSilBanucuğum,
YanıtlaSilSakin olabilmek için banyo öncesi birbirimize nasıl gaz verdiğimizi duysaydın, inan çok gülerdin. Selin'de tuhaf ama bilhassa kriz zamanlarının sakin bebeği olarak bize çok yardımcı oluyor elbette onun da kuvvetle itiraz ettiği durumlar var.
Neden yorum atamadığına bir bakacağım. Bu işlerden pek anlamıyorum ama...
Gerçekten bu kadar zor ve can sıkıcı bir durumu böyle metanetle atlatmaya çalıştığınız için tebrik etmek gerekli... Sürekli kendimi sizin yerinize koyuyorum... Tekrar geçmiş olsun...
YanıtlaSilSevgili Sude Naz'ın annesi,
YanıtlaSilİlginize çok tşk. ederim. İnsan başına geldiğinde ve bebeğinin rahatı, sağlığı sözkonusu olduğunda inanın her şeyi beceriyor. Dilerim bu konuda kendinizi test etmek durumunda kalmazsınız. Zor, hakikaten zor ama o sıcacık gülüşleri yok mu? Bütün yorgunluğunuzu ve geriliminizi alıp götürüyor.
Sude Naz'ı benim yerime koklayın ltf. Sağlıcakla kalın...
ç.
zor iş gerçekten zor iş. Allah kolaylık versin.
YanıtlaSilöptük sizi..
gorki
Ç.,geçmiş olsun canım,yeni gördüm:(
YanıtlaSilacil şifalar diliyorum,
Sevgiler
Gorkicim, çok sağol. Biz de sizi öperiz.
YanıtlaSilSabahnur, tşk ederim canım. Zor bir dönem gerçekten ama elbet bitecek. Ellerine sağlık, yine çok güzel şeyler yapmışsın.
Sevgiler,
ç.
Vah vah!!! Vah benim kızıma! Neyse ki "küçük yaşta" ayak kırmanın da güzel yanları var: bir kere lastik gibisin, her yerin çabuk iyileşiyor. Sonra iş-güç yok, bir acele yok... yoksa annesi ye bezini kızının eline tutuşturmuş muydu bile?
YanıtlaSilBu arada hanımefendi babasını epey andırır olmuş, bir farkla: O çok daha güzel! :))
Ben de kendi blogumda türlü konularda ahkam kesmekteyim, "annelik" bölümüme bir bak istersen!
Öptüm!
selam tesadüfen bu blogu buldum allah herkese çocuğuna şifa versin bizim de 2 yaşında çocuk bacağını kırdı fakat komple alçıya aldılar çocuk rahatsız oluyor çocuk heykel gibi acaba doğrumu alçıya aldılar bilemedik çok ızdırap çekiyor yardımcı olurmusunuz teşekkürler
YanıtlaSil